Kekemelik Kitap Özeti

Kekemelik Kitap Özeti

Kekemelik Kitap Özeti
Yayınlama: 14.12.2022
13
A+
A-

Kekemelik Kitap Özeti

Kekemelik Kitap Hakkında

Yazar : Mehmet KARABURÇ
Sayfa Sayısı : 153
Telefon : 0505 244 49 44

Kekemelik Önsöz

Kekemelik, konuşmanın akıcılığı ve ritmi ile ilgili bir iletişim bozukluğudur. Kekemelik, ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşma akıcılığının bozulması ile kendini gösterir. Kekemelik genellikle okul öncesi yaşlarda, konuşmaya başladıktan sonra ortaya çıkan bir uyum ve davranış bozukluğudur. Kişi, akıcı bir şekilde konuşurken, yaşadığı bir olaydan sonra takılarak konuşmaya, bazı sesleri, heceleri, harfleri uzatmaya başlar. Çevrenin verdiği tepkilerden dolayı da bir süre sonra psikolojik bir boyut da kazanır.

Kekemelik 3-5 beş yaşları ile 12-15 yaşına kadar ortaya çıkabilir. Ergenlik döneminden sonra kekemelik olma ihtimali son derece düşüktür. Kekemeliğin birçok sebebi olabilir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1) Travmatik yaşantılar ve korkular: Trafik kazaları, ateşli hastalık ve ameliyatlar, sesle korkutulmak, yangın, deprem, sel gibi afetler, hayvandan korkma, bir şiddete maruz kalma ya da şahit olma, aile içi kavgalar ve huzursuzluklar…

2) Kekeme birini taklit etme,

3) Derinden üzülme: Aile fertlerinden birinin ölümü, boşanma nedeniyle anne-babadan ayrılma, evcil hayvanın ölümü veya hayvandan ayrılma…

4) Hatalı ebeveyn tutumları: Baskıcı, aşırı disiplinli aile tutumları, aşırı koruyucu aile tutumları, alaycı, aşağılayıcı aile tutumları…

Buna benzer nedenlerle ortaya çıkan kekemelikler stres, kaygı ve heyecan nedeniyle şiddetini arttırabilir. Kekemelik, kişinin çevresindeki kişilerin yanlış tutumlarıyla iyice kuvvetlenebilir ve pekişerek özgüven eksikliği, başarısızlık, depresyon, içe dönüklük ve değersizlik gibi daha başka sorunları da fitilleyebilir. Bu nedenle, ailelerin, kekemeliğin kendiliğinden geçmesini beklemeleri doğru değildir. Kekemelik kendisi bir sorun olmanın ötesinde, yeni sorunlara da sebep olabildiği için, en kısa sürede bu sorunu çözme yoluna gidilmelidir. Her zaman, her yerde bu işin uzmanına ulaşılamadığından kişilerin kendi kendine çalışarak kekemelik sorunlarından kurtulmaları için bu kitap yazılmıştır.

Kekemelik bir hastalık değildir. Ben de bir doktor değilim. Kekemelik, her şeyden önce bir uyum ve davranış bozukluğudur, bir alışkanlıktır. Şiddetin, huzursuzluğun kol gezdiği veya kekeme bir kişinin yanında bir ortamda büyüyen bir çocuğun kekeme olma ihtimali yüksektir. Çünkü kekemelik içimizdeki korku psikolojisinin dışa yansıma şeklidir. Korkuyla başlayan konuşma bozuklukları zamanla psikolojik etkenlerle birlikle bir alışkanlığa dönüşür ki kişi bu alışkanlık sürecinde de konuşma organlarının normal ritimlerini değiştirir. Dudak tembelliği, çene tembelliği, dil tembelliği sorunlarla kekemelik oluşur.

Bu kitap yardımı kekemelikten kurtulabilmek için öncelikle inancımızı güçlü tutmalıyız. Kekemelik sorunu yaşayan kişi bu kitaptaki çalışmaları sıkı sıkı yaptığı takdirde kekemelikten kurtulacağına inanmalıdır. Kitaba ve her şeyden önce kendine inanmalıdır. İnancı güçlendirdikten sonra başta nefes egzersizleri ile başlanıp dudak, dil, çene egzersizleri aksatılmadan yapılmalıdır. Bu egzersizlerden sonra her bir harfin, sesin özellikleri ve nasıl çıkarıldıkları kavranmalıdır. Açık hece, kapalı hece ve kelebek çalışmaları titizlikle uygulanmalıdır. Öyle ki bir harfi, bir sesi tam olarak çıkarana kadar usanmadan, bıkmadan çalışılmalıdır. Her harfin tekerlemesi, atasözü ve deyimleri dikkatle okunmalıdır.

Bunların yanında bol bol duraklı okuma yapılmalıdır. Derin nefes alınıp bir kelime okunmalı ve birkaç saniye bekledikten sonra ikinci kelimeye geçilmelidir. Bol bol taklit edin. Televizyon gördüğünüz ve ailenizdeki bir kişinin konuşmasını tekrarlarla taklit ediniz. Aynı kitabı eş zamanlı da okuyabilirsiniz. Kendi kendinize fısıltılı okuma yapınız. Kendi kendiniz tonlamalı okuma yapınız. Bir metinden üç dört kelimeyi okuyup sonra aynı kelimeleri alçak bir sesle tekrarlayınız. Faydası olması dileğiyle…

Kekemelik Kısa Özet

KONUŞMA ORGANLARININ GÜCÜ : NEFES

Konuşma yeteneği, konuşma organları ile gerçekleştirilir. Konuşma organları da gücü, nefesle alır. Aldığımız nefes ses tellerimizi hareket ettirilerek ses çıkmasını sağlar. Bu sesin istediğimiz sese dönüştürülmesi ise konuşma organları aracılığıyla gerçekleştirilir. Dolayısıyla konuşmanın gerçekleştirilmesi, güzelleştirilmesi alınan nefesin kalitesine ve ses organlarının işlevlerini tam olarak yerine getirmesiyle mümkündür.

Konuşma organlarının görevlerini tam olarak yerine getirmemeleri, artikülasyon adı verilen konuşma bozukluğuna yol açar. Bu organlardan birkaçının işlev sorunu ve nefes sorunları kekemelik sorunlarını ortaya çıkarır. Konuşma organlarının işlev sorunları düzeltilerek ve nefes ritmi de normal seyrine getirilerek artikülasyon ve kekemelik sorunları ortadan kaldırılır.

Nefes, konuşmanın olmazsa olmaz gerekliliğidir. Öyle ki nefes hayatın olmazsa olmaz gerekliliğidir. Nefes alıp verme kabiliyetini her birey doğuştan kazanır. Nefes alıp verdikçe ses tellerimizi hareket ettirir. Zira konuşma ses tellerinde meydana gelen titreşimlerin dışa yansımasıdır. Nefes alıp verebilen herkes ses çıkarabilir. Bu sesin istenilen sese, anlama dönüştürülmesi ise konuşma organları aracılığıyla olur. Ses ile konuşma organlarının uyumu bebeklikten itibaren duyarak elde edilir. İnsan bir sesi duyarak onun anlamını söyleyiş şeklini öğrenir ve böylece ana dilini oluşturur. Doğuştan duyamayan kişiler ses ile konuşma organlarının uyumunu gerçekleştiremediklerinden dolayı da konuşamazlar, sadece anlamsız ses çıkarabilirler.

Nefes alıp verebilen herkes ses çıkarabilir, dedik. Ancak nefes alıp vermenin de birtakım kuralları var. Bu kurallara uygun olarak nefes alıp verebilen kişiler doğru ve güzel konuşabilirler. Dolayısıyla doğru soluk alıp vermeyi bilmeyen kişiler doğru ve güzel konuşamazlar. Nefes alırlar, verirler sadece. Nefesleri ile konuşma organları arasında yeterli uyum olmadığı için ya bazı harfleri çıkarmakta zorlanırlar ya da konuşmaları anlaşılmaz olur. Hırıltılı, soluk soluğa ve öksürüklerle kesilen, uzatmalı, zorlamalı, adeta kendilerine eziyet veren bir konuşma yaparlar. Bu eziyete de çoğu kez katlanmak istemedikleri için az konuşan, konuşsalar da ne dedikleri pek anlaşılmayan, özgüvenleri düşük, konuşma eylemini gerçekleştirmekten kaçan bir birey haline dönüşürler.

Bildiğiniz gibi nefes alarak ciğerlerimize oksijen doldurur, nefes verirken de karbondioksit atarız. Nefes, solunum sistemimiz tarafından gerçekleştirilir. Solunum sitemimizi içinde su akan bir kanala benzetebiliriz. Şimdi bir su kanalı düşünün. Bu kanal sağlam olsun. Hiç kırığı döküğü olmasın. Nerelere su verilecekse oralarda açılıp kapanabilen vanaları olsun. Böyle olursa o kanaldaki suyun bir damlası bile ziyan olmadan verimli bir şekilde kanaldaki su ile çevresindeki topraklar sulanabilir. Şimdi bunun tam tersi olduğunu düşünelim şimdi. Kanalın değişik yerlerinde kırıklar, dökükler olduğunu düşünelim. Böyle olursa da kanalın içindeki suyun büyük bir bölümü boşa akacak, istenilen verim elde edilemeyecektir. Kanalda istenilen yerlerde suyun boşaltılması için yeterli vana sistemleri yoksa yine oralarda bulunan topraklarda kanalın suyundan yeterince istifade edemeyeceklerdir. Hele de kanalın suyu yeterli değilse o zaman büsbütün bir sıkıntı yaşanacaktır.

İşte solunum sistemimiz de böyledir. Konuşma organı adını verdiğimiz burun, ağız, soluk borusu, yutak, akciğer gibi organlarımız bir kanalın içinde yer alır. Öyle ki burunla ya da ağızla aldığımız temiz hava bu kanaldan geçerek kanımıza ulaşır. Kanımızdaki pis hava ise yine bu kanal aracılığıyla dışa atılır. Zira nefes tüm organlarımız için gerekli bir enerji kaynağıdır. Kaç dakika nefessiz kalabiliriz? Bir kişinin yaşayıp yaşamadığını nefes alıp vermemesiyle belirlemezler mi?

Solunum sistemimiz eğer yeterli seviyede nefes almazsa ses tellerimiz de yeterli derecede hareket edemez. Ses tellerimizin yeterli hareketliliği sağlayamaması da konuşma yetersizliklerine yol açar. Nefesi yeterli alınması ancak nerede nasıl kullanılacağının bilinmemesi de yine konuşma bozukluklarını doğurur. Bundan dolayı güzel konuşmanın şartı yeterli nefes alımı, alınan bu nefesin diyagramımıza ulaştırıp akciğerlerimizde tutarak konuşurken doğru bir biçimde vermektir.

Her insanın dünyaya gelir gelmez ağladığını ya da ağlatıldığını bilirsiniz. İnsanların hayatın daha başında ağlatan güç nefestir. Aslında insanı ağlatan güç, yaşamak için gerekli olan güçtür. İlk kez nefes alan bebeğin solunum yolu, nefesle ilk kez karşılaştığı için bir refleks oluşturur, canını yakar ve ağlatır. Ancak kısa bir süre sonra anlar ki zararlı bir şey değil. Ağlama kesilir ve düzenli nefes alıp verme başlar. Bu düzenli nefesler ses tellerine düzenli olarak çarparlar ve bir titreşim oluştururlar. Titreşimler ağız ve burun boşluğunda da anlam kazanır. Burun boşluğunun görevini yapamaması veya ağız boşluğuna gereken hareketlerin yaptırılmaması sesin kalitesini bozar. Ses tellerinin sağlığı ve doğru pozisyonda olmaları da önemlidir. www.cevapoloji.com

Göğüs kafesimizle karın boşluğumuz arasında bulunan kaslarımıza diyafram denir. Karın kası olarak adlandırılır. Diyafram, göğüs kafesine bağlı olarak çalışır. Diyafram, soluk aldığımızda kasılır ve düzleşir, göğüs boşluğunun hacmi artar, iç basınç düşer ve akciğerlere hava dolar. Soluk verdiğimizde ise gevşer ve kubbeleşir. Göğüs boşluğunun hacmi azalır, iç basınç artar ve karbondioksit dışa verilir. Doğru ve yeterli nefes almak demek aldığımız nefesi diyafram bölgesine ulaştırmak demektir. Daha basit bir ifadeyle nefes alıp verdiğimizde eğer karnımız şişiyorsa aldığımız nefes diyaframa ulaşıyordur ve doğrudur. Ancak nefes alıp verdikçe karnımızda hiçbir hareket olmuyorsa göğüs ve omuz bölgemiz hareketleniyorsa aldığımız nefesin diyafram bölgesine gitmediğinin ve yetersiz nefes aldığımızın bir göstergesidir ki yanlış olan budur. Doğru ya da yanlış nefes alıp verdiğimizi belirlemek için rahat kıyafetler giyerek ayna karşısına düz bir şekilde oturunuz. Derin derin nefes alıp veriniz. Eğer nefes alıp verdikçe göğüs ve omuzlarınız hareket ediyorsa yanlış nefes alıyorsunuzdur. Karnınız hareket ediyorsa doğru nefes alıyorsunuzdur. Bu şekilde göğüs bölgenizdeki ya da karnınızdaki hareketleri fark edemezseniz ellerinizi karnınızın üstüne ya da göğüslerinizin üstüne koyarak da hareketleri fark edebilirsiniz. Aldığımız nefesin diyaframa ulaşması halinde 2500-3000 cc hava alırız. Aldığımız nefesi diyaframa ulaşmaması halinde ise ancak 500-800 cc hava alırız. Aldığımız nefes bize hayat verir ve konuşturur. 2500-3000 cc hava aldığımızda canımıza can katar ve güzel konuşuruz. 500-800 cc hava aldığımızda ise canımızdan can kaybederiz ve konuşma problemleri yaşarız. Kalp krizleri, astım, tansiyon rahatsızlıkları yetersiz nefes almanın birer sonuçlarıdır. Yeterli nefes alabilen kişiler heyecan ve stresi daha iyi kontrol ederler. Doğru soluk alabilmenin Dünya Sağlık Örgütü standartları şöyledir:

  • Ciğerleri dakikada 4 ile 6 litre arasında hava ile doldurmak.
  • Soluk alıp verirken göğüs yerine diyaframı hareket ettirmek.
  • Soluk almayı ağız yerine burundan yapmak. Çünkü b urundan soluk alındığında akciğerlere giren hava ısınıp temizlenir. Burun içindeki kıvrımlar ve küçük kıllar bu sırada bir süzgeç görevi yerine getirirler.

Doğru nefes alıp vermeyi alışkanlık haline getirmek için bir sandalyenin ucuna doğru, neredeyse düşecekmiş kadar kenarına oturunuz. Bacaklarınızı olabildiğince açınız. Bacaklarınızın arasına doğru bütün vücudunuzla olabildiğince eğiliniz ve bu pozisyonda mümkün olduğunca uzun süre nefes alıp veriniz. Doğru olan solunum yöntemi budur. Doğrulduğunuzda da, bacaklarınızın arasına eğilmişken nasıl soluk aldığınızı hatırlayarak, otururken de öyle yapmaya çalışınız. Bu hareketi doğru nefes alıp vermeyi alışkanlık haline getirene kadar sürdürünüz. Diyaframı çalıştırmak için bir başka yöntem ise sırt üstü bir yere yatınız ve elinizi göbeğinizin üzerine koyarak derin derin nefesler alarak göbeğinizin inip kalktığını hissediniz.

Nefes bir arabayı çalıştıran, hareket ettiren yakıt gibidir. Nasıl ki bir şoför yola çıkmadan önce aracın yakıtını kontrol ediyorsa bizde konuşmaya başlamadan önce ve konuşma esnasında yakıtımızı yani nefesimizi kontrol etmeliyiz. Zira konuşurken olabildiğince ekonomik davranmak ve akciğerlerde depolanan havayı birden tüketmemek gerekir. Hem nefes alıp hem konuşamayız. Nefes verdikten sonra da konuşamayız. Doğrusu konuşma eylemi ile soluk verme eylemi aynı anda başlamalıdır. Nefesimizin gücü konuşmamızın başında ve sonunda aynı olmalıdır. Bunu sağlamak için de vurgu, durak ve noktalama işaretlerinin olduğu yerlerde nefes alıp verme eylemini gerçekleştirebiliriz. Böyle yaparsanız nefes dengesini kurmuş olursunuz.

Güzel konuşmanız için nefes dengesini kurabilmeniz için aşağıdaki egzersizleri yapabilirsiniz.

  • En an beş dakika süresince burnunuzdan yavaş yavaş mümkün olduğunca çok nefes alınız ve yine aynı yavaşlıkta ağzınızdan veriniz.
  • En an beş dakika süresince burnunuzdan yavaş yavaş mümkün olduğunca çok nefes alınız ve yine aynı yavaşlıkta burnunuzdan veriniz.
  • En an beş dakika süresince sol burun deliğinizi parmağınızla kapatarak sağ burun deliğinizden yavaş yavaş mümkün olduğunca çok nefes alınız ve yine aynı yavaşlıkta sağ burun deliğinizden veriniz.
  • En an beş dakika süresince sağ burun deliğinizi parmağınızla kapatarak sol burun deliğinizden yavaş yavaş mümkün olduğunca çok nefes alınız ve yine aynı yavaşlıkta sol burun deliğinizden veriniz.
  • En an beş dakika süresince bir sağ, bir sol burun deliğinizi parmağınızla kapatarak bir sağ, bir sol burun deliğinizden yavaş yavaş mümkün olduğunca çok nefes alınız ve yine aynı yavaşlıkta bir sağ, bir sol burun deliğinizden veriniz.
  • En an beş dakika süresince ağzınızdan yavaş yavaş mümkün olduğunca çok nefes alınız ve yine aynı yavaşlıkta ağzınızdan veriniz.
  • En az beş dakika süresince derin nefes alarak hafifçe üfler vaziyette ağızdan veriniz.
  • En az beş dakika süresince derin nefes alarak hafifçe “fııııısssss” diyerek veriniz.
  • En az beş dakika süresince derin nefes alarak hafifçe “ooofffff” diyerek veriniz.
  • En az beş dakika süresince derin nefes alarak elinizi ağzınıza Kızılderili gibi vurarak “aaaaaaaa” diyerek veriniz.
  • En az beş dakika süresince burundan hızlıca iki defa nefes alınız ve iki kerede burundan veriniz.
  • En az beş dakika süresince ağızdan hızlıca iki defa nefes alınız ve iki kerede ağızdan veriniz.
  • En az beş dakika süresince burundan hızlıca iki defa nefes alınız ve iki kerede ağızdan veriniz.
  • En az beş dakika süresince derin bir nefes alınız ve “ssssssssssssssss” diyerek aldığınız nefesi bir defada kesintisiz boşaltınız.
  • En az beş dakika süresince derin bir nefes alınız ve “ssssssss”, “ssssssss” diyerek aldığınız nefesi kesintili olarak boşaltınız.
  • En az beş dakika süresince derin nefes alıp içinizden ona kadar sayıncaya kadar nefesi içinizde tuttuktan sonra veriniz.
  • En az beş dakika süresince önce kısık, sonra orta, daha sonra da yüksek sesle “hah, hah, hah” deyiniz.
  • En az beş dakika süresince nefes alarak “ahhhh, ahhhh” deyiniz.
  • En az beş dakika süresince “hop, hop, hop” deyiniz.
  • En az beş dakika süresince uzatabildiğiniz kadar uzatarak “aaaaaaa” deyiniz.

Bu egzersizleri ilerleyen günlerde, haftalarda gitgide hızlandırarak, önce yavaş başlayıp sonra hızlandırarak yapınız. Bu egzersizleri yaparken rahat kıyafetler giyiniz. Oturarak yapmanızı özellikle tavsiye ederim. Çok aç karnına ya da tok karnına yapmayınız. Sabah kalktıktan sonra, akşam yatmadan önce ve öğle yemekten önce yapabilirsiniz. Bu egzersizleri birkaç kere yapıp bırakmanız bir fayda sağlamayacağı için en az 21 gün boyunca yapmanız gerekmektedir.

Solunum egzersizlerinin yanında nefesli müzik aletleri çalma, balon şişirme, ıslık çalma ve bol bol üfleme çalışmaları yapmak da fayda sağlar. Böylelikle akciğerlerinizin kapasitesi artacak ve hem yaşam hem de konuşma kaliteniz artacaktır.

ÇENE

Çene, konuşma organlarımızın içinde en önemli aktif rol üstlenen organımızdır. Öyle ki tüm harfler çenenin hareketi ile şekillenir. Çene hareketi olmazsa hiçbir harf çıkarılamaz. Sadece belirli sesler çıkarılabilir. Konuşma, çenenin hızla birbirinden farklı hareketleri art arda gerçekleştirmesiyle gerçekleşir. Çene, kelimedeki harflere göre ya açılıp kapanır, ya da daralıp, genişler.

Konuşma sırasında çenenin belirli yeterlilik de hareket edememesi konuşmanın kalitesini etkiler. Çene kaslarının yeterince geliştirilememesi bazı seslerin, kelimelerin çıkarılamamasına yol açar. Çenenin sorunsuz bir şekilde ve yeterli büyüklükte açılıp kapanması ve daralıp genişlemesi gerekir. Kişinin işaret parmağı boğumlarından bükülerek çene açıldığında rahat bir şekilde ağzının içine girip çıkabilecek derecede çenenin açılması şarttır. Eğer bu şart yerine getirilemiyorsa çene bazı hareketleri yapamayacağından kişi, bazı sesleri çıkarmakta zorlanır ya da hiç çıkaramaz. Bu sorun özellikle de geniş ve yuvarlak seslerde ortaya çıkar. Örneğin “aa”, “ıı” gibi anlaşılabilir. “Ooo”, “uuu” gibi anlaşılabilir.

Çenelerimizin yapısal bozukluğu da bazı seslerin çıkarılmasında önemlidir. Örneğin, alt çenenin gereğinden fazla geride olması ve buna bağlı olarak ön, üst ve alt dişlerin tam üstte çakışır biçimde oturma yapısı göstermesi durumunda artikülasyon bozukluğu ortaya çıkabilir. Alt çenenin aşağı, yukarı, sağa, sola devinim yeteneği sınırlı olursa artikülasyon olumsuz yönde etkilenebilir. Bunun yanında burun kemiğinin eğri, çatlak ve burun mukozasında et parçasının olması da artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerden biridir.

Belirli egzersizlerle yeterli derecede açılıp kapanmayan, daralıp genişlemeyen çenenin bu yetersizliği giderilebilir. En kolay ve en etkin çene egzersizleri şunlardır:

  • Her gün en az on dakika “Çak-çak-çak” diye bağırın. Bu bağırmayı ilk etapta normal yapın ama daha sonra elinizi alt çenenize dayayarak “çak çak” diye bağırın. Böylelikle konuşma sırasında aşağıya itilen çenenizin yukarıya itilmesini sağlayın ki çenenizi aşağıya iten kaslarınızın güçlenebilsin.
  • Eğer bulunduğunuz yerden dolayı “çak çak-çak” şeklinde bağırma olanağınız yoksa çenenizi en az on dakika süresince hızla iyice açıp kapatın. Bu çalışmayı önceleri normal yapınız, ama daha sonra hızlanın.
  • Diliniz ile önce beş dakika sağ yanağınızı şişirin, sonra beş dakika sol yanağınızı şişirin.
  • Çenenizi hızla ileri, geri hareket ettirin.
  • Çenenizi dairesel hareketlerle hızla döndürün.
  • Önce soldan sağa, sonra sağdan sola yanaklarınızı şişirin.
  • İki yanağınızı dişlerinizin arasına çekin.
  • Masa başına geçerek dirseklerinizi masaya dayadıktan sonra avuçlarınızla her iki elinizle çenenizi tutun ve bu şekilde çenenizi açıp kapatın.
  • Masa başına geçerek dirseklerinizi masaya dayadıktan sonra yumruk yapılmış iki ellerinizle çenenizin altından bastırın ve bu şekilde çenenizi açıp kapatın.
  • Önce ağzınız açık vaziyette alt çenenizi sağa sola hareket ettiriniz. Sonra ağzınız kapalı vaziyette çenenizi sağa sola hareket ettiriniz.
  • En az beş dakika süresince “ti-ta-tı-tu” deyiniz.
  • En az beş dakika süresince “la-sa-da-ka” deyiniz.

DUDAK

Dudaklar, konuşmada hayati önem taşıyan organlardan biridir. Çünkü dudakların kullanılamaması durumunda bazı seslerin çıkarılması kesinlikle mümkün değildir. Dudak tembelliği olan kişiler dudak ünsüzleri başta olmak üzere birçok sesin çıkarımında ciddi sorunlar yaşarlar. Türkçede “b, f, m, o, ö, p, u, ü, v” sesleri, ağırlıklı olarak dudağın kullanımına dayandırılan seslerdir. Dudaklar bu ünsüzlerin ifade edilmesinde etkin rol oynadığı gibi “ı, i” gibi bazı ünlülerin çıkartılmasında da katkıları vardır.

Dudaklarda en çok görülen yapısal bozukluk, halk arasında “tavşan dudak” benzetmesiyle bilinen üst dudak yarıklığıdır. Dudak sesleri olan ‘p-b-m-f v’ sesleri bu durumda bozuk çıkabilir. Dudaklar olağan dışı ince ya da kalın olması da konuşmayı etkiler.

Dudak tembelliği, aşağıdaki dudak egzersizleriyle bertaraf edilebilir.

  • En az beş dakika süreyle “mı/mi, mu/mü” deyiniz.
  • En az beş dakika süreyle “poofff” sesini çıkarın.
  • Dudaklarınızı kapatıp ileri uzatın ve dairesel hareketlerle hızla döndürün. Aşağı yukarı, sağa sola hareket ettirin.
  • En az beş dakika süreyle “fe/ve-pe,/be” deyiniz.
  • En az beş dakika süreyle “u/ü, o/ö” deyiniz.
  • En az beş dakika boyunca önce alt düşlerinizi ısırın, sonra alt dişlerinizi ısırın.
  • Dudaklarınızın arasına bir kalem alarak olabildiğince okuma eylemi gerçekleştiriniz.
  • En az beş dakika dudakları yanlara doğru çekerek dişleri bitişik vaziyette gösteriniz.
  • En az beş dakika boyunca önce iki dudağı da ağız içine alınız, sonra alt dudağınızı dışa döndürünüz.
  • Ruju dağıtma hareketi gibi iki dudağınızı birbirlerine beş dakika boyunca değdiriniz.
  • En az beş dakika boyunca “ba-bi-bu, pa pi-pu” seslerini çıkarınız.
  • En az beş dakika boyunca “tüüü” diyerek dudaklarınızı uzatıp “tiii” diyerek çekiniz.

DİL

Dil, ünlüler dışındaki tüm harflerin çıkarılmasında etkili bir organdır. Ünlü sesleri seslendirme de dilin pek bir önemi yoktur, dil sabit dururken de bu harfler çıkarılabilir. Sadece bazı ünlülerde çene ve ağız içinin aldığı pozisyonlar değişiklik gösteriyor. Mesela yuvarlak ünlülerde ağız içi yuvarlaklaşırken düz ünlülerde bu özellik görülmez. Bunun dışında tüm ünsüzlerin seslendirilişinde dil önemli görev üstlenir.

Konuşma anında dilden kaynaklı bir problemin yaşanmaması için dilin ağız içinde çok rahat hareket edebilmesi gerekmektedir. Özellikle de dilin ön alt dişlerin köküne, ön alt dişlerin üst bölümüne, ön üst dişlerin köküne, kıvrılarak üst dudağa dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlıkla kasılabilmeli ve kıvrılabilmelidir. Dilin ağız içinde sağ ön ve arka yönde, sağ ve sol yönde veya ucundan kıvrılarak geriye doğru hareketi rahat olabilmelidir. Tüm bu sayılanları dilimiz rahatça yapamıyorsa dilden kaynaklı konuşma bozuklukları görülür. Burada kaynaklanan konuşma bozukluğunun sebebine dil tembelliği denir. Dil tembelliği olan bireylerde tüm ünsüz seslerde, özellikle de “c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z” seslerini çıkartmakta güçlük yaşanır ve ayrıca seslerinde boğukluk oluşur.

Dilimizin dil yatağına ya da boşluğuna oranla aşırı büyük ya da küçük bir yapıda olması, dil bağının öne çok uzanmış olması, dil kasları ve sinirlerindeki bozukluklar, dil ucunun olağandışı kütlüğü ve dil yaraları da artikülasyonu olumsuz yönde etkiler.

Dil tembelliğini giderilerek yukarıda sayılan konuşma bozuklukları ve seste bozukluk giderilebilir. Dil tembelliğini gidermek için dil egzersizleri ağız içi kasları iyice yorulacak kadar uzun süreli ve abartılı yapılmalıdır. En önemli dil egzersizleri şunlardır:

  • Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz.
  • Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla dolaştırınız.
  • Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz.
  • Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız.
  • Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz.
  • Dil ucunu alt dişlerden en sağdaki ve en soldaki üzerine değdirme
  • Dil ucunu üst dişlerden en aşağıdaki ve en soldakine değdirme,
  • Dili süratle sona kadar dışarı çıkartmak ve yavaş yavaş geri çekmek
  • Dili yavaş yavaş sonuna kadar dışarı çıkarmak ve süratle geri çekmek
  • Dil ucunu dudakların, dişlerin, ağız tavanının çeşitli noktalarına değdirmek
  • Dille yanakları şişirmek
  • Dilin ucunu alt dudağın üzerine kaydırmak
  • Dilin ucunu alt dişlerin üzerine kaydırmak
  • En az beş dakika süreyle dil ucu ile önce ağız tavanını önden arkaya doğru süpürüp sonra dişlerin iç ve dış yüzlerini yalayarak içini süpürünüz.
  • En az beş dakika süresince önce “ga-ge” seslerini sonra “ga-ka” seslerini çıkarınız.
  • En az beş dakika süresince dili diş ve dudaklar arasından çıkarınız.

YANAK

Yanakların da konuşmada önemli bir fonksiyonları vardır. Yanak kaslarının hareket kabiliyetlerinin yüksekliği etkilidir. Yanak kasları istendik ölçüde hareket kabiliyetinden yoksunsa konuşmaya olumsuz etki eder. Yanak kaslarının hareket kabiliyetinin arttırılması için aşağıdaki egzersizler yapılmalıdır:

  • En az beş dakika süresince önce sağ yanak şişirilmeli, sonra sol yanak şişirilmelidir.
  • En az beş dakika süresince dil ile önce sağ yanak şişirilmeli, sonra sol yanak şişirilmelidir.
  • En az beş dakika süresince önce iki yanak dişler arasına çekilmeli, sonra iki yanak aynı anda şişirilmelidir.
  • En az beş dakika süresince soldan sağa ve sağdan sola sürekli yanak şişirilmelidir.

AĞIZ VE DİŞLER

Ağız ve dişler konuşmada etkin bir rol üstlenmekle kalmayıp insan ilişkilerini de etkiler. Özellikle de diş yapısı bozuk olan kişiler, konuşmaktan kaçınır ya da konuşurken ağızlarını kapatırlar. Dişlerin sayı ve durumuna bağlı olarak istenilen sesler çıkarılamayabilir. Dişlerin noksanlığı, düzensiz oluşu, çıkış yerleri dişler olan sesleri bozabilir. Özellikle ön dişleri dökülmüş çocukların konuşma sorunlarına tanık oluruz. Dişsiz bir ağızda ise genellikle ‘s-ş-f’ harfleri iyi çıkmaz.

Ağız hareketlerinin seriliğini arttırmak için aşağıdaki egzersizler yapılabilir.

  • En az beş dakika boyunca önce ağzı yavaş yavaş açıp kapatınız, sonra hızlı hızlı açıp kapatınız.
  • En az beş dakika süresince ağız şapırdatma sesi çıkarınız.

A Sesinin Çıkarılışı

A sesinin çıkarılışında ağız açıktır. Bu ağız açıklığında dişlerin arası bir başparmak kadar, dudaklar arası ise iki parmak kadar olmalıdır. Dil, alt dişlere dokunur, ağız açık, dil alçak ve gevşektir. Dil ortası hafifçe çukurdur. A sesini söylerken, hançeremizde bir titreşim meydana gelmelidir. Bu titreşimi hissedebilmek için çıkan nefesin cilde teması ve dokunma duyusu yolu ile hançere titreşimi belirlenebilir.

“A” sesini geliştirmek için aşağıdaki egzersizleri yapınız:

a) En az beş dakika süresince derin nefes alınız ve aldığınız nefesi mümkün olduğunca uzatarak “aaaaaaaaa” diyerek veriniz. Her defasında kaç saniye sürdüğünü not ediniz.

b) En az beş dakika süresince derin nefes alınız ve aldığınız nefesi “aaaaaaaa” diyerek iki seferde veriniz.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.