Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Kitap Özeti

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Kitap Özeti

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Kitap Özeti
Yayınlama: 02.12.2022
37
A+
A-

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Kitap Özeti

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Kitap Hakkında

Anlaşılan o ki kıyamet kainatı başka bir biçimde yeniden inşa edecek! Yerküre başka bir yerküreye dönüştürülecek… Vahyin son kitabı olan Kuran-ı Kerim, gafleti yüzünden, tekamülünde tasarladığı noktaya gelemeyen insanoğluna son uyarı olarak gelmiştir. Kuran-ı Kerim Müminun Suresinde, “üstünüzde yedi yol yarattık” ifadesini kullanır. Bazıları bu ifadeye yedi gezegenden ya da yedi yörüngeden bahsediyor dediler. Halbuki ayet insanın bulunduğu boyutun üstünde de boyutlar olduğunu anlatır. Biz insanoğlu şu an 3. Boyut olan dünyada yaşamaktayız. Ana hedefimiz 4. Boyuta geçiş yapmak olsa da, dünyasal aşklar ile oyalanarak ( aşk, para, bağımlılıklar ) hedefimizden devamlı sapmaktayız. Kalu bela da, vahdeti vücut olmaya söz veren ruh varlıkları, ölüp ölüp dirilmek konusunda ısrarı bırakmadıkça, her defasında aynı kısır döngü içerisinde cehennemi daha da derinden yaşayacak olabilir mi? Kişisel olarak tekamülümüzün kritik noktalarını bize gösteren Nümeroloji, geçmiş ve gelecek hassasiyetlerimizin gerçek aynası olmaktadır.

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Hazırlayanlar ve Emeği Geçenler

ISBN : 978-625-7097-14-7
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayıncı Sertifika No: 47474
Kapak Fotoğrafı: Çağdan Pelin Montaş İskender
Editör: Bensu Bayraktaroğlu
Yazar : Harika Gülnur Varol
Yayınevi : Likya Yayınları
Sayfa Sayısı : 156
Yayınlanma tarihi : 9 Eyl 2021
Türler : Beden, Zihin ve Ruh / Numeroloji

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Yazarı Harika Gülnur Varol Hakkında

25 Haziran Isparta doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimimi Isparta’da tamamladıktan sonra İzmir Ege Üniversitesi Konservatuarını kazandı. Müzik, hayatımın bir parçası olsa da müzik ile ilgili uzun yıllar çalışma yapamadı. 2009’da ufak ufak müzik çalışmaları başladı. 2013’de TSM koro şefliği ile devam etti. Kişisel gelişim ve kendimi anlama, tanıma çalışmaları 2007 yılında başladı. Sonrasında Livcon koçluk başta olmak üzere bir çok eğitim aldı. Eğitimleri öncesinde, kendi üzerinde yaptığı çalışmaları çok işine yaramıştı. 2010 yılında koçluk denemelerine başladı. Tecrübelerini şu şekilde ifade ediyor: “O dönemde kıt bilgimle dahi iyi sonuçlar alıyor olmak beni çok heyecanlandırıyordu. Her şeyi derinden sorgulayan yapım, hep daha iyisi olabilir der. Bu nedenle, devamlı daha iyi teknikler keşfederim ve uygularım. Numeroloji belki de en sonra aldığım olmasına rağmen kişisel gelişimde ilk önce alınacak eğitim olduğunu düşünüyorum. Şu an çalışmalarımın ilk başlangıcı numeroloji, sonrasında 4 haftalık kişisel koçluk ve 8 haftalık spritüel sohbetler adı altında, kişinin enerji ve bolluk bereketini daha da açabilmesi yönünde.”

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Yorumları

Doğum tarihimizde gizlenmiş pin kodumuz ile isim ve soyadlarımızda bulunan harf liyakatlerimizi sentezleyerek, geçmişten getirmiş olduğumuz karmik borçlarımızı, doğum tarihimizde gizli kaderimizi modern numeroloji adı altında birleştirmiş. Yaptığı analizlerde fal veya medyumik çalışmalar olmamakla beraber, üstelik kendi yazdığımız kaderimizi de değiştirebileceğimize işaret ediyor. Asla net bir kader yoktur der. Evrensel yasalara uygun yaşamanın ilk önceliğini, karma yasasını ve ekme biçme yasasını iyice kavramaktan geçtiğini söylerken tüm bunları yüreğinde hissediyor. Kendisi ile yollarımızın kesiştiği için mutluyum. Gerçekten yüreğine sağlık… DUYGU BAL

Sayısız kitap okudum, düşünce sistemleri üzerine araştırmalar yaptım. Belirli bir süre sonra bir yerde tıkandım kaldım. O dönemde yaşamış olduğum bazı zorluklar, bazı temel korkularım sonucu tüm kalbimle yardım istedim. Çok kıymetli kuzenim Gülnur, numerolojiyi çeşitli bilgiler ile destekleyerek kendi sentezini ortaya çıkartmış. Numeroloji kılavuzunu tekâmüle niyetli tüm ruh varlıklarına ithaf etmesi çok manidar. Gerçekten ölümsüz olmak istiyorsak ilk önce ölümsüzlüğü seçmemiz gerekiyor. Sonsuz teşekkür ediyorum. OYA ERDEM

Mart 2018’de hayatımıza dokunan Gülnur Varol… Bize yaşamımızdaki anahtarları hediye edip, ışığımız olduğunuz için teşekkür ederiz. Birçok insana da fener olacağınızı ümit ediyoruz. Hep sevgi ile kal. Koca yürekli kadın. FATİH – SERPİL SÜZMEÇELİK

Numeroloji bize her şeyi anlatıyor, adeta hayatın şifrelerini çözüyor. Numeroloji ile sadece migrenimin sebeplerini bulmakla kalmadım kendimi ve evreni keşfetmede yeni bir yolculuğa çıktım. Numeroloji kendimi tanımamı sağladı. Kendimi tanıdıkça sorunlarında, çözümlerinde, hastalıklarında, şifalarında kendi içimde olduğunu öğrendim. Hayata olan bakış açım çok değişti. Artık anda kalmayı ve akışta yaşamayı öğrendim. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. YAĞMUR EBRU YILDIZ TUNCAY

Hayatıma dokunup beni aydınlattığın için, yoluma ışık olup ayağa kaldırdığın ve her zaman yanımda olduğun için milyonlarca kez teşekkür. Sonsuza kadar kalbimdesin. YEŞİM ÜLKÜ

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Önsöz

Sanayi Devrimi ile madde âlemine tüm benliğini kaptıran ve zamanla bu madde âleminin kendini tatmin etmediğini anlayan insanoğlu, iç huzuru yakalayabilmek adına 80’li yılların başından itibaren maneviyata hızlı bir giriş yapmıştır. Bunun tek nedeni de varoluş nedenimizi çözmek istememiz. Varoluşumuzun çözümlenebilmesi de seçimlerimizden geçiyor. Başka bir değişle seçimlerimize bakmamız, varoluşumuzu çözümlememize yardım ediyor.

Bu kitap; tekâmüle niyet etmiş, sonsuz varlık olmaya kendini adamış ruhlar için yazıldı. Varoluşumuzdan itibaren kendimize her türden hikâyeler yazdık ve bu hikâyeleri oynadık. Şimdi bu kitabı okuyor, yazdıklarımı tüm kalbiniz ile algılayabiliyorsanız hikâyenizi değiştirme şansı yakaladınız demektir. Çünkü ölümsüzlük iksiri içmenin tek yolu ölümsüz olmayı seçmektir! Şu an bu cümleden pek bir şey anlamamış olabilirsiniz ancak bu kitapla olan birlikteliğiniz boyunca, bu cümlenin özünü sizlere anlatabilmek için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz.

İçinde bulunduğumuz çağda pek çok insan olgunlaşma içgüdüsü ile çeşitli kişisel gelişim çalışmalarına katılmaktadır. Bu kitabı kaleme almamdaki en büyük nedenlerden biri de olgunlaşmayı yani tekâmülü arayan, ona ulaşmak isteyen insanları bunu nasıl elde edeceklerine dair yol göstermektir. Neticede kişisel gelişim eğitimleri yahut kitapları, insanı olgunlaştıramaz ama ruhunu tekâmüle erdirmek isteyen bireylere mutlaka bir kapı açar. Elbette ki her kapı kişiye katkı sağlayacaktır; ancak dikkat edilmesi gereken nokta o kapıdan geçerken kişiliğimize değil de davranışlarımıza odaklanmamız gerektiğidir. Bazı yanlış anlatımlar, anlamalar yahut yorumlar nedeniyle okuyucu ya da izleyici değişmesi gerek şeyin tutumlar değil de kişiliği olduğu sonucuna ulaşıyor; bu nedenle de kendisini daha büyük bir kaosun içerisinde buluyor. Lütfen yapacağınız en büyük hatalardan birinin kendinizi değiştirmeye çalışmak olduğunu unutmayın! Kitabı okudunuz; harika! Çünkü kitap okumak iyidir. Karar aldınız; kendimi değiştirmeliyim, kendimi düzeltmeliyim…

Sonuç; kendinizi yargıladınız, kendi kendinize kara büyü yaptınız ve şu an eskisinden daha mutsuzsunuz. “Ben değişmeliyim!” ya da “Düzelmeliyim…” demek, “Ben bozuğum.” anlamına geldiği için içimizde derin yaralar açmaktadır. “Odaklanmamız gereken davranışlarımız olmalı.” dememdeki kasıt da budur. Her şeyden önce kabul etmemiz gereken şey; her ruh varlığının kendine özgü tasarımı olduğu ve bunun bozuk olmanın aksine kendi tasarımı içerisinde mükemmel olduğudur. Bu noktada kendimizi ve hayatı şekillendirirken yalnızca seçimlerimize ve bazı negatif davranışlarımızın işe yarayıp yaramadığına bakıp araştırmamız gerekmektedir. Aslında hepimiz Tanrı’nın saf ışığıyız; bu nedenle de özeliz, tamız ve bir bütünüz. Oysa siz her gün ve belki de her saniye kendinize her gün kara büyü yapıyorsunuz… Sizler sadece yaşadığınız dünyadaki evrensel yasalara uymamaktan kaynaklı, özünüz temiz kalmak ile beraber kirleniyorsunuz. Tekâmül nedir? Kader nedir? Ölüm nedir? Ölümden sonra diriliş için neler anlatılıyor? Kuran’ın ölüme bakışı nasıl? Reenkarnasyon var mı yok mu?

Bu kitapta, numerolojinin tüm bu sorulara bakış açısını kendi sentezlerimi de katarak anlatacağım. Daha sonrasında kendi kendinizin çok detaylı olmasa da numerolojinizi yapabilmeniz için bildiklerimi olabildiğince açık bir şekilde sizlerle paylaşacağım. Özellikle değerli annelerimize seslenmek istiyorum: Çocuklarımız da kendi tekâmüllerini gerçekleştirmek için buradalar, aynı sizler gibi… Çocuğunuzun tasarımını ve içgüdülümlerini, en azından hayat amacını analiz ederseniz bakış açınız tümü ile değişecektir. Kendini gerçekleştirme yolunda sizi seçen evladınız hayat yolunda daha da sorunsuz ve pozitif değerler yaratmaya başlayarak daha mutlu olacak, emin olabilirsiniz. Heyecanlıyım; çünkü herkesin mutlaka kendi tasarımlarını bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum. Yıllar içerisinde yaptığım analizler sonucunda; kim olduğunu, ne için burada bulunduğunu ve karmik borçlarını öğrenen ruh varlıklarının hayatlarında gerçekleşen pozitif değişikliklere şahit oldum. Bu benim için çok heyecan vericiydi… Söylediğim gibi hayatımı tümü ile numerolojik anlamda çözümledikten sonra dönüştürebildim; sorguladığım her şeye cevap vermişti bu eğitim… Aslında kepimiz Allahın saf ışığıyız. Bu nedenle özeliz, tam ve bütünüz. Oysa hemen hemen her gün kendimizi eksik görerek kendi kendimize kara büyü yapıyoruz. TEKAMÜLE uygun yaşamadığımız her an kötü davranışlar edindik demektir.

Numeroloji Kılavuzu – Kaderini değiştirmeye hazır mısın? Kısa Özet

NUMEROLOJİ KILAVUZU

DÜNYA YARATILDI

“Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.”

Kâinat ve dünyanın yaratılması çok detaylı ve uzun bir konu olmakla beraber, içinde birçok SIR da saklamaktadır.

“Allah dünyayı yedi zaman üzere yarattı. Bunlardan her devir, zamanını Allah’tan gayrısının bilemeyeceği uzun bir süreçtir. İnsanın yaratılmasından önce altı devir geçmiştir. Âdem’in (as) yaratılışından kıyamete kadar bir devir geçecektir.” buyurmuştur.

Bu devirler ise; Gaz dönemi, ateş dönemi, kabuk bağlama dönemi, toprağın oluşması dönemi, bitkilerin oluşma dönemi, hayvanların oluşma dönemi, insanın yaratılma dönemi olmak üzere yedi dönemdir.

“O, biri diğeri ile tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman olan Allah’ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uyumsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir herhangi bir çatlaklık, bozukluk ve çarpıklık görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir. O göz uyumsuzluk bulmaktan umudunu kesmiş bir hâlde bitkin olarak sana dönecektir.”

Yeri ve gökleri yaratan yüce Allah, ruh varlıklarını yaratmadan da onların yiyeceğini ve içeceğimizi yaratmış olduğunu gösteren bir ayette şöyledir:

“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

And olsun, sizi yeryüzünde yerleştirdik ve sizin için orada geçiminize yarayacak nimet ve imkânlara vücut verdik. Ne de az şükrediyorsunuz!”

Bu muhteşem ayetten de anlaşıldığı gibi, hayatımızı kolaylaştıran şeyler saymakla bitmez, kendimize sunni mutluluklar ve sunni ihtiyaçlar belirleyerek ölene kadar dünyada rızkımız olduğunu unutup, parasız veya muhtaç kalacağız korkusu ile hayatımızı ne de çok çıkmaza sokuyoruz… Hem Allah’tan istiyoruz hem ona teslim olamıyoruz. Şükür konusunda ise yetersiz olduğumuzu düşünüyorum. Bolca şükretmeliyiz sahip olduklarımıza… Keder ve üzüntülerimiz içinde “Bu kederi hangi sebeple yaşıyorum?” diyerek tövbe etmeliyiz. Şunu unutmayın, dışarıda olup biten bir şey yok; her şey içimizde…

Bilinmesi gereken en önemli konu, ruhlar var olmadan erzak âleminin yaratılmış olmasıdır.

SPATYOM (ÖTE ÂLEM), RUHLAR ÂLEMİ VE RUHLARIN VAR OLDUĞU YER

Bu âlem hakkındaki bilgiler ya kutsal kitaplar aracılığı ile ya medyumların kendi izlenimleri ya da onlar kanalıyla verilen ruhsal mesajlar vasıtasıyla elde edilir.

Ahiret, öte dünya, öte âlem ya da ruhlar evreni de denen bu yer, ruhun imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıdadır.

Öte alem mekânı, fizik âlemimizin hem içinde hem de dışındadır. Başka bir deyişle insan bir yönüyle öte alemin yüzeyi ile temasta, diğer yönüyle de fizik âlemin içindedir. Bunlar birbirinin içine girmiş sınırı belli olmayan iki ayrı âlemdir.

Öte alemin de maddesi ve atomu vardır ama fizikî madde ve atomdan farklıdır. Fizik dünyamıza oranla daha yüksek ve ince tertipteki maddelerden oluşmuş bir madde âlemidir.

Öte alemdeki planları ve düzenleri gözlemleyen bir insan, oradaki eşyanın geçirgen nitelikte olduğunu, daha parlak, daha ışıklı durumda bulunduğunu görür. Öte alem, dünyamızın fizikî araç ve gereçleriyle keşfedilemez. Fakat o âlemi insanın, kendi kişisel deneyimleriyle tanıması mümkündür. Öte alem, ruh varlıklarının ilk yaratıldığı yerdir ve tüm ruh varlıkları bir düzen hâlinde öte alemden dünya realitesine enkarne olmuştur. Dünya hayatına tekâmül sözü ile enkarne olan ruh varlıkları fiziksel beden olarak öldüklerinde, tekrar bedenlenmeyi seçerse gittiği yer yine öte alemdir. Öte alem ölülerin sığındığı bir alan değildir. Biliyoruz ki, ruhun ölümü diye bir şey yoktur. Öte alem bir şuur hâlidir ve kesin manada uyandığımız, uyanık olduğumuz, her şeyi açık açık gördüğümüz bir realitedir. Ölüm ötesi konular ne korkulacak ne de araştırılması ya da üstüne düşünülmesi yasak konulardır; aksine hayatın her safhasında ölüm ötesi konulara ilişkin birçok manevî bilgi de gelmiştir. Bu bilgiler gelmeseydi bu sırrı çözümleyebilmek mümkün olur muydu? Bizler, öte âlem ile ilgili bilgileri öğrenerek daha çok aydınlanmış olmaz mıydık? İnsan zihni sınıflandırma yapmaya alışık olduğu için ileri derecede tekâmülden tutun da öte âlemin o sınırsız imkânlarını idrak etmek ve bu aşamaları algılayabilmek de sınırlarımız kalktıkça mümkün olmaktadır. Bu kitap sınırlarını aşmaya niyet etmiş, bu sınırlarını nasıl aşacağı konusunda bilinçli ya da bilinçsiz dua etmiş ruh varlıklarına ulaşacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi görmeye, bilmeye, duymaya hazır olduğumuzda karşılaşırız bilgi ile…

Söylediğim gibi öte alem ile ilgili bilgi edinmek en önemli konulardan biridir. Burası tekrar bedenlenecek olan tüm ruhların akademi alanıdır ve burada kaldığımız derslerden tekrar eğitim alarak tekrar bedenleniriz. Özet kısmında bu döngüyü daha da iyi anlatabileceğimi düşünüyorum.

RUH NEDİR?

Ruh, insana hayat veren ve onu düşünen, anlayan, idrak eden bir kişi hâline sokan maddî olmayan, ölümsüz varlıktır. Can, nefes, öz, nefis, ilham… Kısacası ruhlar, bedenlenmeden önce bu olağan üstü kabiliyetlerle donatıldı. Karar vermeyi, şuuru ile fark etmeyi, vicdan ile olayları muhakeme etmeyi, hayaller kurmayı, bilgileri hafızasına toplamayı, sevmeyi, nasıl tekâmül edeceğini öğrendi.

Tanrı tarafından tüm ruh varlıklarına öğretilen tekâmül gerekliliklerini küllî irade veya evrensel yasalar olarak tanımlayabiliriz. Bu yasaları öğrenen bütün ruh varlıkları, bedenlenme yani insan formuna geçerken Tanrı’ya irade gerçeği ile dünya hayatı içerisinde daima yasalara uygun davranarak tekâmül edeceklerine ve tekâmül etmekle de kalmayarak “ölümsüz olmayı” seçeceklerine söz verdi.

Ruh bedenlendikten sonra eli ile tutmayı, gözü ile görmeyi, ayağı ile yürümeyi, kulağı ile işitmeyi, bu faaliyetler içerisinde kalbinin de devamlı olarak yoklanacağını doğmadan önce net bir şekilde biliyordu. Bedende bulunduğu sürece ruhun faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Beden sadece ruhun istediğini yapar, çünkü irade gerçeği başlı başlına bir harikadır. Reddetmek, ayırmak, istemek, karar vermek bedenimizin yapacağı işler değildir. “Ruh ne isterse beden onu yapar.” bu nedenle ruh hep en doğruyu bilir ancak Tanrı, kalplerin yoklanacağını da bize bildirmiştir. Cüzi irade dediğimiz bu alanda Allah, ruhun dünya içerisinde aşırı zihin faaliyeti ile yani başka bir deyişle kalbinin yoklandığı anları duymazdan gelerek seçim yapmasının, kişiyi yanlış tarafa götürebileceğinin altını çizmiştir.

Yaratıcı ruhları yarattıktan sonra onlara mutlak güvenmiştir ve kalubelada ruhların kendisine vermiş olduğu sözleri yerine getirmelerini büyük bir sabır ile beklemektedir…

“Kalubelada yaratılan tüm ruh varlıkları tanrıya tekâmül edeceğiz sözü verdiler.”

TEKÂMÜL NEDİR?

Tekâmül; evrim geçirerek olgunlaşma, gelişme anlamına gelmektedir. Ruhumuzun insan-ı kâmil seviyesine ulaşması için geçirdiği tüm aşamalar, biz insanoğlunu olgunlaştırarak zaten var olan özümüzü tekrar hatırlamamızı sağlayacaktır. Bizler ruhumuzun en derinlerinde Allah’a vermiş olduğumuz olgunlaşma sözlerimizi unuttuğumuz, dünyevî olaylar ve zihnin tuzakları ile meşgul olarak başımıza gelen her şeyin tekâmülümüzün bir parçası olabileceğine akıl sır erdiremiyoruz. Eğer hayatımızı saf, zihnimizin ötesinden gözlemleyecek olursak yaşadığımız her olayın arkasındaki gerçeği ve almamız gereken dersi görebiliriz.

Kelime anlamı olarak baktığımızda: olgunlaşma, gelişme, gelişim diye adlandırdığımız tekâmülümüzü, tümü ile numerolojik bir dil ile anlatmayı planlıyorum. “Tekâmül nedir? Tekâmülümüzü nasıl gerçekleştirebiliriz?” sorularına yanıt vereceğim.

Tekâmül, kundalininin yükselişi ile aşağıdan yukarıya gerçekleşir. Her şey sırası ile olmak zorundadır çünkü kundalini enerjisi çakralar arasında sırası ile dışa açılma ve içe kapanma ile ilerler. Kısacası, tekâmülü bir merdiven gibi düşünecek olursak bizler basamakları sırası ile çıkıyoruz; yalnızca basamakları çıkmakla kalmayıp çıkmış olduğumuz her basamağın dengesini kaybetmemesi için uğraş veriyoruz.

Birinci çakramızda dışa açılan kundalini enerjisi, ikinci çakrada içe yönelir; sonrasında solar plaksus da tekrar dışa açılarak, kalp çakramızda içe kapanır. Çok eski dönemlerde ruh varlıkları oturarak daha ağır tekâmüllerini gerçekleştiriyorlardı. Bu çağ için ise “ayakta tekâmül” dediğimiz durum mevzu bahistir. İnsanoğlu onuncu çakrayı delmek üzere olduğu için tekâmül yolundaki tüm insanlığın bu kadar çabası da aslında çok da abes karşılanamaz.

Ruhlar var olmadan önce erzak âlemi dediğimiz âlem yaratıldı. Bazı araştırmacıların söylediğine göre de dört bin yıl sonra ruhlar var oldu, dört bin yıl sonra da ruhlar dünya boyutuna ilk âdem ve havva olmak üzere bedenlenmeye başladılar. Tüm ruh varlıkları bedenlenmeye başlamadan önce Tanrı’ya bir söz verdiler. Buna “anlaşma” da denilebilir. Tekâmül edeceğiz ve bu dünya realitesinden geçiş yapmayı yani yüksek benlik olmayı başaracağız. Tekâmülün tüm gerekliliklerini bize anlatan ve içimize tüm bilgiyi kodlayan yüce Allah, dünya hayatında yaptığımız seçimlere karışmayacağını yani cüzi irademizi tümü ile bize bırakmıştır. Hayatımız boyunca daima seçeneklerimiz olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Bu seçeneklerimizi pozitif yani evrensel yasalara uygun seçenekler veya negatif, evrensel yasalara uymayan seçenekler olarak diye ayırabiliriz. Tekâmül nasıl yapılır, size basit bir şema ile anlatacağım..

TEKÂMÜLÜN SIRASI

Yukarıda bahsetmiş olduğum gibi tekâmülümüzü gerçekleştirirken sırası ile basamakları çıkıyoruz ve aşağıda kalan basamakların da dengesini asla kaçırmıyoruz. Dünya hayatından tekâmül ederek geçiş yapabilmemiz için, bu sıraya uymamız gerekmektedir. Numerolojik olarak dokuz dersimiz vardır.

İlk önce BEN
Başkalarının duygu ve düşüncelerine uyumlanma alanı SEN
Ego ile eser yaratma İLHAM
Yarattığımız eserler her ne ise eserimiz ortaya çıktından sonra tüm egomuzu bir kenara bırakarak: “Eser ALLAH’ın.” diyerek KALP
Boğaz bölgemizde saklı olan bilgelik ve bilgilerimizi gördüğümüzde BOĞAZ
Davut’un yıldızı diye adlandırılan üçüncü göz yani içimizdeki tüm dengenin sağlandığında ÜÇÜNCÜ GÖZ
Sol beynimiz olan yedinci çakramızdaki güven, itimat ve maneviyat konularındaki işleyişimize göre ÖZ BENLİĞİMİZ İLE BAĞLANTI
Auramızda bulunan bedenimizin manyetik alanı DIŞ
Enerjinin hiçbir yöne hareket etmeden dengede kalması NÖTR
Mental bedenimiz, yani yaradılışımızın soyut boyutu ÖTE ÂLEM

Kavram olarak olgunlaşma, evrim geçirme diye adlandırdığımız tekâmülün sırası tam da budur. Bunlardan birinde dahi cüzi irade boyutunda yaptığımız seçimlerle sınıfta kalırsak tekâmül edememiş oluyoruz. Birçoğumuz şunu çok iyi biliyoruz ki Tanrı’ya, tekâmül edeceğimiz konusunda sözler verdik. Doğarken unuttuğumuz sözleri hatırlama cabası ile kulvarlarımızın çukurlarına düşerek dünya realitesinin karmaşası içinde kayboluyoruz. Tüm bunlara farklı bakış açısı ile bakmaya çalışacağız.

ÖLÜM

Ölüm de tıpkı yaşam gibi güzeldir. Mevlana’nın en sevdiğim sözlerinden biri de: “Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur…” Dünya telaşı içerisinde sanki hiç ölmeyecek gibi geçici heveslere kapılarak Allah’ı unuttuğumuz anlar yok mu? Duyar gibiyim sizleri: Var… Ayrıca insanlığın yoğun bir şekilde yaşadığı ölüm korkusu da birçok araştırmacı ve düşünür tarafından şöyle açıklanmıştır: “İnsanların ölümü bir boşluk, bir yokluk olarak algılaması…”

Ben böyle düşünmüyorum. İlizyonik bir şekilde hayatın içinde tam manası ile gerçekleri bilemesek de yüksek benliğimizin unutmadığı her şeyi hissederiz ve algılarız. Dolayısı ile bilmediğimiz bir şeyden neden korkalım ki? Ölümü bildiğimizi düşünüyorum. Ölüp ölüp dirilerek yılanın kuyruğunu soktuğu gibi dönüyor olabilir miyiz?

Ölüm, ruhun bedeni birden terk etmesi hâlidir. Ruhun kafesinden çıkması ve artık serbest kalması hâlidir. Bedenden tamamen ayrılmak ruhun kalıcılığına tesir etmez, ruhun varlığına zarar vermez ve ruhun mahiyetini bozmaz. Çünkü ceset, ruh ile ayakta duruyor olsa da ruh, ceset ile ayakta duruyor değildir. Ölüm ile ilgili derin detaylara girmeyeceğim, çünkü asıl amacım bu kitap ile sizlere daha basit bir dille daha da anlaşılır açıklamalar yapabilmektir. Birileri bizlere artık bunları kolaylıkla anlatabilmeli ve daha da hızlı uyanışlar yaşamalıyız, diye düşünüyorum. Yıllardır hep duyarım, “Allah’ım ölünce sırat köprüsünden kolaylıkla geçmek nasip olsun…”, “Peygamber efendimize komşu et…”, “Sorgu sual esnasında otuz iki farz sorulacak aman ezberleyelim!” veya “Namazı tam kılalım da sorgumuzu rahat geçelim…” gibi… Birçoğumuz bunlara benzer bir dolu şey duyduk değil mi? Biliyorsunuz ki, akaşa kayıtlarımızda her saniye tutulmaktadır. Ölüm gerçekleşince ruh varlığımıza bir kereye mahsus hayatımız saniye saniye izletildiğine dair birçok veri var. Bu alan sorgu anı olduğu için hayatımız izletildikten sonra, ruh varlığı tekâmül ettiği alanlara sevinerek tekâmül edemediği konularda ise son derece üzülüp ıstırap çektiği ve bu alanda “Şimdi ne yapacaksın?” diye sorulduğunda ölümsüzlüğü seçmek yerine ölüp ölüp dirilme kulvarını seçerek tekrar bedenlenmek isteyebilir.

Ruh, tekrar bedenlenmek isterse bedenlenmek için ilk yaratıldığı yer olan öte âlem dediğimiz, öte aleme gider.

“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Günahkârlar, Rablerinin huzurunda başlarını eğmiş olarak şöyle derken bir görsen: Rabbimiz, gördük, duyduk, geri gönder bizi ki, barışa, hayra yönelik iyi işler yapalım. Artık kesin olarak inanıyoruz…”

SORGU ZAMANI BÜYÜK RANDEVU

Dinî öğretiler esasına göre ölümün başlangıç anlarından itibaren insan, yaptıkları amellerin karşılığını görmeye başlar. Dünyada yaptıklarından dolayı ya sevinç hâline ya da azap ve üzüntüye bürünür. İnsanın ruhunun dünyada maddî bedeniyle çok kuvvetli bir bağı olduğundan, ölümden sonra bile maddî bedene ilgisi çok fazladır. Bu yüzden naaşının taşınması, hareket ettirilmesi ve kefenlenme sırasında, sanki onunla birlikte ve onun peşinden gitmektedir. Maddî beden toprağa defnedildikten sonra ruh kendisini kabirde görür. Ölünün kabre konulması ile birlikte kabirde ilk gece başlar. Ölünün kabirdeki durumunu etkileyen en önemli faktörler, kalubelada Tanrı’ya söz vermiş olduğu tekâmül derslerini hatırlayarak, hayatını izlediğinde keşkeleri veya sevinçleridir… Tekâmül konusu içerisinde, üçüncü boyut olan bu dünyadan geçiş yapabilmemiz için, dokuz dersimizin olduğunu, bu derslerden mutlaka geçmek zorunda olduğumuzu ve bu dersleri geçmek için birtakım sözler verdiğimizi ve bu dersleri geçmekle de kalmayarak sorgu esnasında yapışıp kaldığımız dünya realitesinden cüzi irademiz ile artık orası hangi boyut veya hangi evrense o alana geçmemiz gerekliliğidir demiştik. Bana göre asıl sır olan bu kısımdır. Numeroloji eğitimimden sonra, karşıma sıklıkla tekâmül derslerini tamamlamış hiç karmik borcu olmayan ruh varlıkları gelmeye başladı. Madem bu dünyaya tekâmül için geldik ve tekâmülümüzü tamamladıktan sonra yüksek bilinç olacağız; o hâlde bu ruh varlıklarının bu dünya realitesinde ne işleri vardı? Sonraki araştırmalarımda gördüm ki, dünya hayatına tutunan ve başka seçeneği olduğunu algılayamayan, öğretilmiş hayatı yaşamaya meyilli olan bizler, öldükten sonra tekâmül etmiş bile olsak dünya realitesine tekrar gelmeyi seçerek negatif bir seçim yapmış oluyoruz. Bu konu tabi ki de çok karışık gibi görünüyor olabilir. Ancak bu döngüyü şema ile göstereceğim. Ne demek istediğimi burada daha iyi anlayabilirsiniz.

7 Evreden Oluşan Kainat

1. Evre      Gaz Dönemi
2. Evre      Ateş Dönemi
3. Evre      Kabuk Bağlama
4. Evre      Toprağın Oluşması
5. Evre      Bitkilerin Oluşumu
6. Evre      Hayvanların Oluşumu
7. Evre      İnsanların Oluşumu

Bana göre dünya hayatı içinde ölüyüz, ölünce de yarı uyanıyoruz; bu noktada öte alem tam manası ile uyandığımız yer oluyor.

Evet, yukarıda bahsettiğim gibi fizikî beden olarak öldükten sonra var oluşunu devam ettiren ruha dünya hayatındaki yaptıkları tüm işler salise salise (akaşa kayıtları tutan melekler) tarafından izletilir demiştik.

“Nihayet, oraya geldiklerinde, kulakları, gözleri, derileri, yapıp ettikleri hakkında onlar aleyhine tanıklık edecektir.”

Kuran, edebî olarak çok güçlü bir kitap olduğu için tek bir kelimesi dahi değiştirilmeden altı yüzlü yıllardan bu günümüze, hatta dünyanın sonuna kadar geçerli olmaya devam edecek bir kaynaktır. Kur’an-ı Kerim şifreli bir metin. Bu sebeple insana karışık geliyor. Farklı düzlemlerde hazırlanmış olan Kuran; üçüncü boyutta, üç boyutlu metinlere sahiptir. Kuran’ı anlamak ve yorumlamak bu sebeple farklı farklı olmaktadır. Dikkat ederseniz, her çağ, Kuran’ı farklı farklı yorumlamıştır. Sorgu hâlimize geri dönecek olursak, hayatı baştan sona izletilen ruh, öldükten sonra da varlığına yani cüzi iradesine devam etmektedir. “Şimdi ne yapacaksın?” diye sorulur. Evet, şimdi ne yapacaksın? Nasıl bir seçim yapacaksın?

SEÇİM…

Tekrar bedenlenmek mi? (reenkarnasyon seçimi) Negatif seçim
Sonsuz varlık olarak ölümsüzleşmek mi? (4. Boyuta geçiş) Pozitif seçim

Burada kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Tanrı, cüzi irademize asla karışmaz; er ya da geç kullarının doğru yolu bir gün bulacaklarını bilir. Sadece doğru yolu bulmak için kendimize hazırlamış olduğumuz stratejiler içinde kaybolduğumuzda ve dua ederek Tanrı’dan yardım istediğimizde bizlere destek vermektedir. Burada cüzi iradeye Tanrı’nın vermiş olduğu öneme tekrar dikkat çekmek isterim. Biz talep etmeden tekâmülümüze karışmayan yüce Allah, bizlere önemli bir mesajı da vermektedir: Sizler de tekâmüle karışamazsınız.

Diyelim ki öldükten sonra sorgumuz bitince, “Şimdi ne yapacaksın?” diye ruh varlığına sorulduğunda ruh varlığı tekrar bedenlenmeyi seçtiyse:

TEKRAR BEDENLENME (REENKARNASYON)

Reenkarnasyon ruhun, bir yaşam sürecinden sonra başka bir yaşam sürecine geri gelmesi demektir. Bu konu yıllardır tartışılmakta ve birçok ekoller tarafından farklı farklı tanımlanmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de reenkarnasyona işaret eden birçok ayet ya da reenkarnasyona ihtimal vermeyen ayetlerin olduğunu da; üstelik bu ayetler üzerinde de yine birçok tartışmaların yaşandığını da biliyoruz.

Numerolog olmadan önce benim de kendimce birçok çıkarımlarım vardı ve bir türlü adını koyamadığım, altını dolduramadığım sorularım… Bilinçaltımızda bir sürü inançlarımız ve hatıralarımız olduğundan yola çıkarak “Bunların temeli neye dayanıyor?” sorusunu çok araştırdım. Kişilerin analizlerinde hemen hemen her ruh varlığının karmik birtakım borçlar ile geldiğini gördükçe ve bu borçlarını ödeme konularında sınavlardan geçtiklerine şahit oldukça ve yine en önemlisi hiç karmik borcu yok, tabiri yerindeyse tekâmül etmiş ancak hâlâ üçüncü boyut olan bu dünyada olmalarına (numerolojik olarak) rastlayınca sorular hat safhaya çıktı bende. Mesela, madem tekâmül için dünya hayatındayız, tekâmül etmiş, numerolojik olarak hiç sınavı olmayan bir ruh varlığının burada ne işi vardı? Çoktan başka realiteye geçmiş olması gerekmiyor muydu? www.cevapoloji.com

Kuran reenkarnasyonu, reddetmez ve birçok ayette de reenkarnasyonun varlığına işaret etmektedir. Kuran’ın söylemek istediği şu olabilir miydi: “REENKARNASYONU SEÇME! Seçersen cüzzi iradene karışmadığım için engel olmam ama negatif bir seçim yapmış olacaksın!” Bunu biraz daha açacak olursam:

Reenkarnasyonun, ruhun bir yaşam sürecini tamamladıktan sonra bir başka yaşam için tekrar geri gelmesidir demiştik. Peki, bir ruh tekrar neden gelir? Yapamadığı bir şey, geçemediği bir ders veya yargıları için gelir. Şimdi bazılarınızı duyar gibiyim. Özelliklede reenkarnasyona aşırı ithafta bulunanlar diyecek ki: “Tekâmül ve evrimimiz için gidip gelmeliyiz ki olgunlaşalım.” Bu olgunlaşmayı sadece gidip gelerek yapabiliriz düşüncesi çok yanlıştır. Zira evrimimizi tamamlamak için seçtiğimiz en negatif seçim tekrar geri gelmektir. Başka pozitif seçimlerimizi bulmak için buradayız; bunu da ancak numeroloji ile bulabiliriz. Bunları yazıyorum ve en nihayetinde bambaşka bir şekilde konuyu numerolojiye getireceğim.

KURANI KERİM’İN REENKARNASYONA BAKIŞI NEDİR?

Kuran, reenkarnasyona yok demez, neredeyse otuza yakın ayette de tekrar gelmeye işaret eden ciddi veriler vardır. Kuran, “seçme” demek istemiştir. Çünkü tekrar gelmek isteyecek olan ruh yine aynı şeyleri yapacak ve yaşadığı tüm hayatlarda her geldiği hayat da üstüne binecek. Bilinçaltı tüm bunları hatırlayacak ve dolayısı ile birçok KARMA yaratmış olarak iyice çıkmaza girecek.

Karma demek; birçoğunuzun bildiği gibi affedemediğimiz ya da bizi affedemeyen ruh varlıkları ile enerjetik bağımızdır. Bu bağlar hâllolmadığı sürece bilinçli yahut bilinçsizlik hâlinde geçmiş yaşamlarımızın negatif enerjileri ile yeni yaşam kurmaya çabalasak da bunu maalesef başaramıyoruz. Şimdi bu seçimin insanlığın yapmış olduğu en negatif seçim olduğunu söylesem ne dersiniz? Kuran bu yüzden “Lütfen tekrar bedenlenmeyi seçmeyin. Tekrar bedenlenirseniz karmalarınız sebebi ile zorlanacaksınız.” demek istemiştir. Şimdi bir düşünelim, diyelim ki beş hayat yaşadınız ve bu yaşamlar boyu yirmi bin kişiyi üzdünüz, kırdınız, kötülük yaptınız, evrensel yasalara aykırı davrandınız. On beş bin kişi de (ruh varlığı) size kötü davrandı, yasalara aykırı şeyler yaptı ve siz affedemediniz. Demek oluyor ki otuz beş bin kişi ile karmanız var. Bu hayat planınızda o ruh varlıkları her nerede olurlarsa olsunlar daima enerjetik olarak kişiye yayılımlar yapmaktadırlar. Bu durumda, geçmişimiz varsa geleceğimiz yok dememiz sizce de çok mantıklı değil mi? Kuran’da der ki: “Hâlâ aklınızı ayıltamadınız mı?” bu cümle o kadar çok geçer ki, zira Tanrı bana göre “Lütfen artık ölüp ölüp dirilme seçeneğini bırakın. Eğer bunu bırakırsanız artık bir geçmişiniz kalmayacaktır. Asıl hedefiniz olan yüksek bilinç boyutu yani yüksek bilinçlerin geçebilmiş olduğu yere geçebilme şansınız olacaktır ve geçmişiniz yoksa telafi etmek isteyeceğiniz bir geleceğiniz de olmayacaktır… Şu an, şu dakika dahi ölümsüzlüğü seçerseniz, geçmiş için içten tövbeler yaparak, ölümsüzlük iksiri içmiş olacaksınız… Hâlbuki hepimiz ölümsüzlüğü bulmak için buraya gelmedik mi? Acaba ölümsüzlüğü bedenimiz ölsün gidip gidip gelelim mi zannediyoruz? Ölümsüzlük, ölüp ölüp dirilmek midir? Kesinlikle değil! İnsanoğlu çok büyük bir yanılgıda! Ölümsüzlük; sonsuz olmaktır, bugün olduğunuz kişiyi tanımlamak için geçmişe bakıyorsanız siz ölümsüz değil, ölümlüsünüz.”

KARMA TEMİZLEME ÇALIŞMALARI NEDİR? SPİRÜTİEL ÇALIŞMALAR VE NEFES ÇALIŞMALARI…

Günümüzde o kadar çok çalışmalar yapılıyor ki, her yer maşallah terapi doldu, her gün mantar gibi terapi yöntemi türemekte. Yukarıda benim de bahsettiğim gibi evet, karma diye bir şey var ve biz bu karmayı yarattıysak bunlar ile temizlik yapmadan tekâmül edemeyeceğiz. Hem affedileceğiz hem de affedeceğiz. Kitabımda özellikle çok çok yalın bir dil kullanıyorum ki tekâmüle niyet etmiş bunu arayan kişiler hiçbir değeri yok demiyorum ancak işe çok da yaramayan çalışmalarda bulunmasınlar. Karma temizliği adı altında yapılan özellikle toplu çalışmalarda temelli olarak tüm karmalarını temizlemeleri mümkün değildir. Bir nefes terapisini ele alalım, elli kişi aynı anda terapiye başlıyor, bilinçdışına itilen ruh varlıklarının özellikle de orada: “Bu terapiye farklı farklı yerlerden katılım tesadüf değil, tevafuk demek ki… Bunların hepsinin karmaları var ki bir araya geldiler.” diyerek eğitmenler başlıyorlar enerjileri topyekûn karıştırmaya. On hayat yaşamış birinin on hayatın karmasını temizlemesi bu çalışmalar ile mümkün değildir. Bu tarz çalışmalara katılan kişilerin geçici rahatlamasını başka hiçbir şeye dayandıramayız. Tabi ki de hayatlarında açılımlar olmaz mı, elbette olur. Tekâmülün yolu açar, bunu kabul ediyorum. Fakat şöyle de bir handikabı var ki, artık bir çalışmadan diğerine, oradan oraya savrulan bir kesimde çok çarpıcı bir şekilde gözlemlenmekte.

EN KESTİRME KARMA NASIL TEMİZLENİR?

Benim mantığım, her ruh varlığının uyanarak öncelikle ölüp ölüp dirilmekten vazgeçmesi, daha sonra sonsuz varlık olmayı seçerek geçmiş tüm hayatlarına en yüksek kalbî inancı ile samimi tövbe etmesi. Mevlana’nın söylediği “Gel! Ne olursan ol, yine gel!” ve Kuran’ın tövbe kapımızın daima açık olduğuna işareti bu sebepledir. Mevlana zamanında, reenkarnasyondan bahsetmek veya varoluş ile ilgili Kuran’ın açıklayıcı ayetlerini yorumlamak çok güç idi. Bu cümleleri ile Mevlana bizlere reenkarnasyon varlığına dikkatimizi çekmek istemiştir.

Geçmiş zamanda veya hayatlarımızda tekâmülümüze aykırı yapmış olduğumuz hatalara bilinçli bir şekilde tövbe etmek en önemli karma temizleme aracıdır. Bunun için birilerine, eğitmenlere, toplu çalışmalara, hikâyelerimizi anlatmaya inanın ihtiyacımız yok.

Dünya hayatına öyle çok tutunmuşuz ki, bu tarz çalışmalara da birçoğumuz daha iyi bir hayat, daha iyi bir gelecek, daha iyi para kazanmak için katılıyoruz. Bu doğru değil mi? “Karmamı temizleyeyim daha çok para gelsin…” Belki de bu bakış açısı çalışmaların fayda sağlamamasının temel nedenidir; başka bir deyişle çalışmalarımızın altında yatan bu çıkarcı düşünce, her şeyin daha da karmaşık hâle gelmesine neden oluyordur. Hâlbuki neden bu dünyaya geldik? Sadece tekâmül için… “Dünya hayatında nefis var.” dedi Tanrı, “Şeytan var… Negatif ve pozitif seçimler var… Emin misiniz daima evrensel yasalara uygun yaşayacağınıza?” “Evet!” dedik ve bunu söylerken kendimizden çok emindik. Dünyaya gözümüzü açtık ve hepsini unuttuk! “Kalpler daima yoklanır.” derdi annem… Ne kadar doğru… Diyeceğim şu ki, bazen de yapılan bilinçsiz çalışmalar bizleri daha da büyük derin dehlizlere sokabiliyor. Tövbe ve tekâmül için bir gruba kimsenin ihtiyacı yok. Hatta bazen diyorum ki, bir yere ait olmak bile bizlere geçici rahatlık veriyor olabilir, adı üstünde geçici…

Daha önce öldükten sonra sorgumuz bitince bir seçeneğimiz daha olduğundan bahsetmiştim. Bu seçenek de “Sonsuzluğu seçmek.” demiştim. “Ruh varlığına şimdi ne yapacaksın?” diye sorulduğunda, “Tekâmülümü cehennemde tamamlayacağım sonrasında da asıl hedefim olan yüksek bilinç boyutuna geçeceğim.” demektir.

SONSUZ OLMAK (GERÇEK ÖLÜMSÜZLÜK SEÇİMİ)

Demiştim ki, öldükten sonra da cüzi irademize karışılmıyor; her daim seçimler bizde. Yoksa Tanrı’nın, haşa, adaleti olmazdı. Numerolog olmasaydım bunları çözümlemem çok zor olacaktı. Altını tam manada dolduramadığım öyle çok bilgim vardı ki nereye baksam bir boşluk. Aklıma mantığıma yatmayan beni tatmin etmeyen cevaplarla doluydu her yer… Numeroloji ile tüm boşluklarım doldu, elbette dolmayan daha sırrını çözemediğimiz birçok alanlar var; onları doldurmak da ileri boyutlarda mümkün. Evrimleşme süreçlerimize göre keşfedeceğiz. Şimdilik burada “Ne oluyor da kimse mutlu değil? Herkes neyin peşinde? Ne arıyor bu insanlık? Ben ne arıyorum? Burada ne işim var?” soruları ile delirmek üzereyken girdiğim arayışlar sonucundan bahsediyorum.

“Sonsuz olmak demek, ölümsüzlük iksirini bulmuş olmak demektir.” desem sizlere… Çünkü artık reenkarnasyondan vazgeçtin ve bu vazgeçiş alışık olduğumuz için bizlere zor gelse de burayı ölümsüzlük zannetsek de tekrar ediyorum, asıl burası en büyük çıkmaz! Bir ruh varlığı şu an, şu dakika geçmişinden vazgeçerse zaten sonsuz olur. Büyüklerimiz hep der ki, “Allah’ım… Peygamber Efendimize komşu et…” Bunu çok duydum büyürken… “Acaba Peygamber Efendimiz, nerede?” derdim hep… Peygamber Efendimiz, diğer peygamberler, erenler, evliyalar, budalar… Evet, hepsi tekrar bedenlenmekten vazgeçerek sonsuzluğu bulmuş ruh varlıklarıdır. Onlara komşu olmak için başka bir deyişle yüksek bilinç olabilmek için ilk yapacağımız şey, tekrar tekrar gelip gitmekten VAZGEÇMEK!   BU DÖNGÜYÜ ÇOK BASİT BİR ŞEKİL İLE ELE ALALIM.

KADER NEDİR?

Kuran’da kader ile ilgili ayetlere bakalım:

Ayet: Yeryüzünde gerçekleşen ve başınıza gelen bir olay yoktur ki, biz onu yaratmadan evvel, bir kitapta (levh-i mahfuzda yazılmış) olmasın. Elbette bu Allah için kolaydır.

Ayet: Biz her şeyi kader ile (bir ölçüye göre) yarattık. ‘Kaderin iç yüzünü yalnızca yüce Allahü teâlâ bilebilir.’

Kader konusunda birçok benimsenmiş anlayış ve inançlar vardır. Kimine göre kaderimiz Allah tarafından yazıldı ve bize bu kaderi yaşamamız dayatıldı. Kimilerine göre kader diye bir şey yok, her şey tesadüf veya dış etkenler (ailemiz, doğduğumuz koşullar, eş, dost, kardeşler) etkisiyle değişken kader vs…

Numerolojiye göre de her ruh varlığı kendi kader planını kendi yazar. Kuran’da geçen “Allah, tüm bu kaderi bilir.” sözünden genel manada anladığımız şey: Evet evet. Allah bildiğine göre kaderimizi Allah yazdı kaderimizi! Diyerek, kendi kendimize yazdığımız kaderin sorumluluğunu dahi taşıyamıyoruz.

‘ALLAH ASLA KÖTÜ KADER YAZMAZ.ÇOK ACIYICI VE MERHAMETLİDİR’

Yasalara aykırı bir şey yaptığımızda, bilge ruh olarak bizler kendi kendimizin cezasını keseriz. Bu hep böyle olmaktadır.

Bu noktada şunu da unutmamak gerekir: Yukarıda yani yaradan katında kendimize yazmış olduğumuz kaderi kendimizde tüm hatları ile hatırlamaktayız. Başka bir açıdan ölümsüzlüğü bulabilmek için bütün ruh varlıkları dünya hayatında strateji hazırlar kendine. Mesela, annesini, babasını, doğacağı şehri ve birçok şeyin seçimini yaradan katında henüz bedenlenmeden önce belirler. Bunu pin kodu dediğimiz dokuzar yıllık periodlar ile programlarken dünya hayatında daima bu kulvarların pozitifinden hareket edeceğine söz verir, genel olarak birçok kişi artık Tanrı’ya birtakım sözler verdiğimizi bilmektedir. Doğduğumuz da yaşam koşulları, çevresel koşullar veya nereden değer yaratarak tekâmül etmeye karar vermemizden kaynaklı stratejilerimiz devreye girmektedir. Örnek verecek olursak, bir ruh varlığı, kıtlık yaşayarak tekâmülünü bulacağına karar verebilir ve bu durumda, dünya hayatı içinde neden kıtlık yaşadığının adını koymaya çalışır durur. Unutulan kader planımızı bulma yolundaki çabalarımız yine dünya hayatının karmaşası ile iyice zorlaşmaktadır. Kıtlık çekerek üzülse de bundan hoşlanmasa da bilinçaltının aldığı karar hep kazanacağı için bu durumdan çıkamaz.

Aslında anlatmaya çalıştığım şey sizler henüz doğmadan önce, yazmış olduğum bu kitabı hangi gün gidip alacaksınız veya okuyacaksınız buna dahi karar verdiniz. Değişen sadece şu ki, evet yukarıda böyle bir sözleşme yaptınız yani “Gülnur Varol’un kitabını okuyacağım.” dediniz, ancak bu kitapta öğrenecekleriniz ile yaşamınızdaki değişikliği kaldıramayacak durumda iseniz bu sözünüze karşı çıkarak negatif seçim olarak almama yolunu da seçebilirsiniz. İşte tam da bu noktada ısrarla diyorum ki, KADER DEĞİŞİR!

Yukarıda kaderimizi yazarken maalesef “Tüm bu kader planımızın pozitifinden işlevsel olacağız, sonsuzluğu bulacağız.” diye doğuyoruz. Ancak dünya hayatı içerisinde karşılaşacağımız nefis, kalplerimizin yoklanma anları ve geçmişten getirdiğimiz karmik borçlar sebebi ile genel gözlemim kurban rolünde kalmayı, acıdan beslenerek tekâmül etmeyi seçiyor.

Bu konuyu biraz daha açacak olursam, diyelim ki bir ruh varlığı geçmiş hayatından bir tecrübe getirdi ve bu tecrübede diyelim ki geçmiş hayatında aile kuramamasından yahut kurup başarısız olmasına dayanıyor. Şimdi bu ruh varlığı bu geçemediği ders ile ilgili doğarken mutlaka aile kurma ve devam ettirme konularında bazı taahhütler vererek gelmiştir. Şimdi olan ne? Yüksek benliği bu verdiği sözü net hatırlıyor (bilinçli hatırlama yok, sadece içgüdü) Ancak geçmişinde bunu başaramadığının izleri çok yoğun olduğu için sürekli tuzağına düşecek (yapamazsın, geçmişte de yapamadın) Geçmişte yapamadın ve birtakım kişileri üzdün, sende üzül ki ödeş… Bu konu çok hassas çok kıymetli okurlarım. Çünkü kadere bakış açım numerolojimi öğrendikten sonra tümü ile değişti; altını dolduramadığım tüm sorularımın, Kuran’ın tam da ne demek istediğinin altları genel anlamda doldu. Anthony ROBINS, “İçinizdeki Devi Uyandırın” kitabında yoğun bir şekilde değerler konusunu işlemiş ve bu değerlerimizin tümü ile hayatımızı yönlendirdiğine şahit olmuştum. Ben de yıllar yıllar öncesinde kendisinin kitabını dikkatle okudum. Verdiği egzersizleri tek tek yaparak günlerce kafa yordum, günlerce bıkmadan usanmadan tekrarladım egzersizleri. Numerolog olduktan sonra, bizleri ilk ilgilendiren konunun yani ilk çözümlenmesi ve fark edilmesi gereken konunun, geçmişten getirmiş olduğumuz karmik nöroasosiyasyonlarımız olduğunu fark ettim. Hayatın bu sırrını çözme konusunda öyle kararlıydım ki hiç ayırt etmeden yılarca okuduğum kitaplar, yaptığım yargılamalar “Acaba ne demek istiyor?” diye tam da önyargısız yaklaşım ile almam gereken özü aldığımı şimdilerde daha da iyi fark ediyorum. Evet, değerler konusu bunun hiyerarşisi, bu değerlerimizin kavram olarak bizdeki açılımı ve bu değerleri hissetmek için bir takım kurallarımız bilinçaltı çözümlemelerimizde önemli şifreler var. Fakat numeroloji kişinin tasarımını ortaya net bir biçimde koyduğu için ilk temel başlangıç kesinlikle numeroloji ile olmak zorundadır. İkinci kitabımın temeli ise siz numerolojinizi çözümledikten sonra, “Şimdiki kurallarınız neler?” konusu olacak.

KADERİMİZİ NEYE GÖRE YAZIYORUZ?

Dedik ki, “Kaderimizi kendimiz yazıyoruz.” Peki, bunu neye göre yazıyoruz? Kaderimizi yazarken neleri baz alıyoruz? Malum, her ruh varlığı çeşit çeşit sorunlar yine farklı mizaç, farklı misyon, farklı değerler, farklı ruhsal ve farklı fiziksel yapılara sahipler. Bunları düşündüğümüzde, kaderimizi Tanrı yazmış olsaydı, haşa, Tanrı’nın adaleti olmazdı. Sana iyi hayat, bana kötü hayat, kimi aşırı ruhsal hassas kimi doğuştan kör veya şartlar gereği sonradan olabilir, yine kimi maddî bolluk içinde kimi zar zor yiyecek bulabiliyor vs… Yine uzun yıllar bu konularda da kafamda birçok karmaşık sorularım vardı ancak numeroloji hayatıma girdikten sonra bazı şeyler aydınlanmaya başlamıştı bile… Çünkü ilk önce kendimi çözümlemeye başlamıştım. “Niçin buradayım? Misyonum nedir? Bu misyonu gerçekleştirmek için nasıl bir kader planı hazırladım? Bu kader planımın içinde hangi dönemler çukura düşmüşüm? Geçmişten nasıl karmik borçlar ile geldim?” gibi sorularımın altı dolmuştu. Buradan yola çıkarak öte alemde bedenlenmeden önce kendimize yazdığımız kaderimizi görmeden, uyanamayacağımıza kesin gözü ile bakıyorum ve öte alemde (bedenlenmeden önce ruhların hazırlandığı alan) bedenlenmeden önce her ruh varlığının tüm hayatlarını baz alarak yani sevaplarına ve günahlarına göre kendilerine kader çizdiklerine canı yürekten inanıyorum…

VARLIKLAR, VARLIK ENERJİLERİ (ENTİTİLER) NEDİR?

Evet, ölüm gerçekleşir gerçekleşmez, aradaki süre bilinmez olmakla beraber bazı rivayetler bir ruhun kendi realitesine geçme zamanının dokuz günlük bir süre olduğunu söylenmektedir. Bu dokuz günlük süre dünya zamanı ile aynıdır. Başka bir deyişle bir insan öldüğünde ruhu bedenden ayrıldığı andan itibaren bu realiteye ait değildir. Dolayısı ile dokuz günlük süre içinde bir sebepten geçmesi gereken realiteye geçemezse “araf” diye adlandırdığımız, ait olmadığı bu realitede kalarak, bedenini kaybetmiş ama varlığını şuursuz bir şekilde sürdürmeye devam edebilir. Bu realitede bedensiz kalan ruh daima kendisine beden arar ve şuursuz olsa da uyanıp geçiş yapması gerektiğini hatırlatacak birilerini bulmaya da çalışabilir. Kuran’da içki ve uyuşturucu kesin bir dille yasaklanmıştır. Bunun ana nedeni: içki ve uyuşturucu içtiğiniz anda ölüm size gelirse öldüğünüzü anlayamadığınız için geçmeniz gereken realiteye geçmeyi kaçırabiliriz diye olabilir mi? ÖZET: “RUHLAR KALUBELADA TANRIYA BİR SÖZ VERDİLER”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.