Görsel Estetik Ders Notları – Fotoğraf Keşfi ve Tekniği

Görsel Estetik Ders Notları – Fotoğraf Keşfi ve Tekniği

Görsel Estetik Ders Notları – Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Yayınlama: 13.11.2022
28
A+
A-

Görsel Estetik Ders Notları – Fotoğraf Keşfi ve Tekniği

İnsanoğlu doğadaki gördüklerini, duygularını ve düşüncelerini çeşitli yollarla anlatmıştır. Mağara duvarlarından başlayan bu aktarma serüveni günümüze kadar evrilerek gelmiştir. Gördüğü, keşfettiği görüntüleri bir yüzey üzerine aktaran insan bu görüntüleri kalıcı duruma getirmeye uğraşmıştır. Fizikteki ışık ve optik ile elde edilen görüntüler kimyadaki gelişmeler ile kalıcı hâle getirilmiştir. Birçok araştırmacının çalışması, bilim dallarındaki ve teknolojideki gelişmelerin katkısıyla fotoğraf ortaya çıktı. En büyük teknoloji ve toplumsal dönüşümlerden birisi olarak değerlendirilen Sanayi Devrimi’nin görsel ve kültürel bir aracı olan fotoğraf zaman içerisinde teknolojik gelişmelerden de yararlanarak toplumun vazgeçilmez olgularından biri hâline gelmiştir. Fotoğraf çekim teknikleri fotoğraf makinesinin geldiği bugünkü teknolojiye ve makineye hakim olmayla yakın ilişkilidir. Her geçen gün gelişen teknoloji, analog fotoğrafçılığın getirmiş olduğu geleneğin üzerine yeni teknolojilerin inşası fotoğraf çekim tekniklerini de geliştirmiştir. Özellikle filmin ve kimyanın ortadan kalkması, herkesin elinde bir sayısal fotoğraf makinesinin olması ve fotoğrafın yaygınlaşması sayesinde fotoğrafa ilgi duyanlar için gelişen yaratıcı çekim teknikleri arayışı hızla sürmektedir. Özellikle sensör teknolojisi ve ayna sisteminin ortadan kalkması bu teknikleri hızlandırıyor. Herkesin bir fotoğraf makinesine sahip olması gerçeği de beraberinde nitelikli ve estetik fotoğrafın nasıl olması gerektiğini de ortaya koymaktadır. İnternet, bilgisayar teknolojisi ve beraberinde gelen bir çok yazılım yeni uygulamalar ve çekim tekniklerini de müjdeliyor.

FOTOĞRAFIN KEŞFİ

Fotoğraf (Eski Yunanca φῶς (fos), φωτός (fotos)), “ışık (gök cisimlerinin)”, “aydınlık” ve γράφειν (grafein), “çizmek”, “kazımak”, “resim yapmak”, “yazmak” kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Fotoğrafçılık, ışığa duyarlı yüzeylerde (plaka, kâğıt, film) görüntü üretme süreçleri için kolektif bir terimdir. Işık veya elektromanyetik radyasyon, fotokimyasal reaksiyona neden olur. Bu tepkiden ortaya çıkan resimlere fotoğraf denir6 . Fotoğrafın başarısı çekilen sahnenin atmosferini karşı tarafa yansıtmaktır. Fotoğrafta ışık her şeydir. Fotoğraf bir ressamın ışıkla resim yapmasıdır. Işığın fotoğrafı ortaya çıkarması obscura (iğne deliği) ile gerçekleşmiştir.

Fotoğraftan Önce Kamera Obscura

Işık hayatın kaynağı olmakla kalmayıp sanatın da kaynağı olmuştur. Hayatın anlamını araştıran filozoflar ile sanatçılar ışığı etkili kullanıp denetim altına almaya çalışmışlardır. Fotoğraf ve kameranın bulunmasına neden olan fotoğraf literatüründe karanlık oda ya da karanlık kutu anlamına gelen kamera obscura (pinhole) iğne deliği muhtemelen doğanın gerçek görüntüsünü yansıtabilen ilk cihazdır. Resim 3.1 ve 3.2’de görüldüğü gibi küçük bir delikten ışığın duvara yansıması ile görüntü elde edilmektedir. Doğu’da ışığın gözlenmesi ve özeliklerinin araştırılması Mo Ti ile sınırlı kalmadı. MÖ 4. yüzyılda Aristo; 10. yüzyılda ise ışık ışınlarının doğrusal yayılımı ilkesini bulan Ibn Al-Haytam; 15. yüzyılda Leonardo da Vinci ve Paolo Toscanellı; 16. yüzyılda Gemma Frisius ve 19. yüzyılda Sir David Brewster karanlık bir ortama açılan iğne deliğinden sızan ışığın giziyle ilgilendiler. 1490 yıllarında Da Vinci, doğrusal perspektifi çoğaltmak için tasarlanmış bir aygıt olarak kamera obscurayı tanımlar. Yine aynı tarihlerde Danielo Barbaro adlı bir Venedikli karanlık kutunun deliğine bir mercek yerleştirerek daha net bir görüntü elde edilebileceğini kanıtladı. 17. yüzyılda taşınabilir hâle getirilen kamera obscura temel ilkesi bir kutu veya oda ve onun bir yüzüne açılmış delikten oluşur. Dışarıdan gelen ışık, delikten geçerek içerisindeki yüzeye düşer ve yansıdığı kaynağın perspektifini ve renklerini koruyarak ters dönmüş (180 derece, baş aşağı) görüntüsünü oluşturur. Resim bir kâğıt üzerine düşürülerek yüksek kesinlikli çizimler elde edilmesini sağlar. Tüm fotoğraf makineleri bu temel prensip ile çalışmaktadır. Bu durumda obscura da günümüz fotoğraf makinelerinin atasıdır. Fotoğrafın ortaya çıkışı da ışığın bu iğne deliğinden süzülmesiyle başlamıştır.

Fotoğrafın Ortaya Çıkışı: Başlangıç

Fotoğrafın önünü açan buluş hiç kuşkusuz ki bilim adamı Johann Heinrich Schulze tarafından gümüş tuzlarının ışığa duyarlılığının keşfedilmesidir. Schulze elde edilen bu görüntüleri sabitlemeyi hiç düşünmemişti. Thomas Wedgwood (1771- 1805) kâğıt ve deri üzerinde ışığa duyarlı gümüş tuzu kullanmaya başladı. Wedgwood fotoğrafa yaklaşmış görüntüler oluşturmuş ancak kalıcılığını sağlayamamıştı. Kamera obscura ile görüntüler elde edilebiliyordu sorun bu görüntülerin kalıcı hâle getirilmesiydi. Fotoğrafın tarihsel bulunuş ve gelişim süreci içinde öne çıkan isim Fransız Joseph Nicéphore Niépce’dir. Niépce ışık yardımı ile görüntü elde eden ilk kişidir. Fotoğrafın tarihsel gelişimi Fransız mucit Nicéphore Niépce (1765-1833) tarafından 1826-27’de çekilmiş olan Pencereden Görünüm, Le Gras en eski fotoğraftır. Fotoğrafın dünyaya ilanı 1839’u bulur.

1820’lerin sonlarında Niépce gümüş kaplamalı kâğıttan gümüş kaplamalı bakır levhalara kadar olan çalışmalarını geliştirdi ve onlara Heliograflar (Güneşle Çizim) diyordu. Görüntü oluşturabilmişti ancak bu görüntü kontrast ve net olmamakla birlikte pozlama süresi de çok uzundu. Pencereden Görünüm, Le Gras isimli çalışması yaklaşık 8 saatte pozlanmıştı. Bu dönemde fotoğrafın en önemli özelliği olan yeniden çoğaltılabilmesiydi. Niépce ile Louis Jacques Mande Daguerre’la 1829’da birlikte çalışmaya başlarlar. 1833’te Niépce’in ölümünden sonra Louis Jacques Mande Daguerre çalışmalarına devam eder ve kendi adını verdiği pozlandırılmış, levhada sabitlenmiş fotoğrafı dagerotipi Sanatçının Atölyesini çeker. 13 Ocak 1839’da, Bilim Akademisi toplantısında Daguerreotype süreci tanıtılarak kabul edilir.

William Henry Fox Talbot, Daguerre’in pozitif görüntülerinin negatif görüntü elde etmeyi başarmıştır. Günümüze ulaşan en eski negatifi üretmiş ve bu teknik Calotype ya da Kalotip diye adlandırılmıştır. Talbot pozlama süresini bir saatten bir dakikaya indirmiş tekrarlanamayan metal üzerinde tek bir pozitif görüntü veren Dagerotip’den farklı olarak çok sayıda baskıya izin vermiştir. Talbot 1841’de bu tekniğin patentini almıştır. John Frederick William Herschel, 1839’da Tablot’un buluşu için ilk defa Fotoğraf terimini kullandı.

Eadweard Muybridge (1830-1907) birçok fotoğraf ekipmanıyla yaptığı hareket çalışmalarıyla tanınan İngiliz doğumlu bir fotoğrafçı. Muybridge, at yarışlarını birden çok kamerayla birden çok açıdan fotoğrafladı ve atı hareket ettirmek için bu görüntüleri birleştirdi. 1878’de yapılan bu deneyde, Kolodinium tekniği ile dörtnala giden atın tüm hareketini çekti.

John William Draper (1811-1882) 1840’da fotoğraf tarihin ilk portre fotoğrafını çekmiştir. Kimya profesörü John W. Draper kendi kamerasını yaptı ve ilk insan portresini kaydetti. Ablası Dorothy Catherine Draper gözleri açık olan ilk kadın portresiydi. Yine Amerika’da kimyacı Robert Cornelius, 175 yıl önce Philadelphia’da otoportreyi çekti. Arkasına da Cornelius şöyle yazdı: “İlk Işık Resmi, 1839.” Louis Daguerre, Amerika’da duyulduktan birkaç ay sonra üretilen ilk daguerreotypeslardan biriydi. Alphose Giroux, Daguerre tarafından geliştirilen daguerreotype kameraları dünyanın ilk ticari olarak satılan fotoğraf makinesini tasarlamıştır.

Hippolyte Bayard (1801-1887) doğrudan pozitif baskı olarak bilinen kendi sürecini icat etti ve 24 Haziran 1839’da dünyanın ilk halka açık fotoğraf sergisini sundu. Fransa’da Louis-Jacques Mandé Daguerre’den ve İngiltere’deki William Henry Fox Talbot’dan daha önce fotoğraf icat ettiğini iddia etti. Ancak François Arago tarafından Fransız Bilimler Akademisinde rakibi daguerreotype sürecini icat eden Louis Daguerre tanıtıldı. Buna tepki olarak Bayard boğulmuş bir insan olarak kendi fotoğrafını yarı çıplak bir şekilde çekti. Bu da Bayard’ı dünyanın ilk avangard sanatçısı yaptı.

William Henry Fox Talbot, 1844’te Gümüş Klorür kağıdındaki fotoğraflarla resmedilen The Pencil Of Nature, Doğanın Kalemi adlı kitabını yayımladı16. Bu ticari olarak yayımlanan ilk fotoğraflı resimli kitap idi. Yine aynı yıllarda 1841’de ilk portre fotoğraf stüdyosunu Richard Beard Londra’da açtı. Anna Atkins fotoğrafı bilimsel amaçlarla kullanarak botanik ile ilgili resimli kitap olan ‘İngiliz Alglerini’ yayımladı. www.cevapoloji.com

1855’te İngiliz Roger Fenton (1819-1869) ilk savaş fotoğrafçısı olarak Kraliçe’nin emri ile Kırım Savaşı’nı görüntülemek için gönderilmişti. 1861 Kraliyet Enstitüsü dersi sırasında Maxwell, üç renkli analiz ve sentez prensibi ile dünyanın ilk renkli fotoğraf gösterisini sundu. Tek lensli refleks kameranın mucidi Thomas Sutton, fotoğrafı çekti. Kırmızı, yeşil ve mavi filtrelerle üç kez bir tartan şeridini fotoğrafladı. Stephen Henry Horgan (2 Şubat 1854 – 30 Ağustos 1941), New York Herald için sanat yönetmeni olarak çalışırken yarım ton gravür sürecinin mucidi oldu. İlk gazete fotoğrafı yarım ton ekran kullanılarak basıldı.

Fotoğrafın Endüstrileşmesi

Fotoğraf baskı süreçlerinin iyileştirilmesi ve 19. yüzyılın sonunda amatör kameraların küçülmesi fotoğrafçılığa ticari bir hareketlilik getirdi. Bununla birlikte objektifler, ışığa duyarlı malzemeler geliştirildikçe fotoğrafların kalitesi de artmıştır. Bu da fotoğrafın kullanım alanları daha çok portre, manzara ve natürmort ile sınırlıyken fotoğraf kısa sürede kültür, sanat, toplumsal olaylar, belgesel gibi konularda en önemli araç hâline gelmiştir. Fotoğraf plakaları artık depolanabileceğinden, fotografik kayıt malzemesinin endüstriyel üretimi mümkün hâle geldi. Kayıt malzemesi olarak rulo film kullanan kameralara rollfilm kamera denir. Bu tip 1890 civarında, daha önce kullanılan disk kameralarının yerini almıştır. Leon Warnecke, 1875 yılında ilk kâğıt kasetini negatif kağıtla icat etti. Başlangıçta kamera, 1881’den jelatin emülsiyonu üzerine kolodion üzerinde bir filmle çalıştı. Rollfilm kameraları, 1860’ların ve 1870’lerin gizli kameraları olarak ortaya çıkmış ve 1910-1960 yılları arasında pazara hakim olan kutu kameraların temeli olmuştur. Günümüzün (analog) 35mm ve orta formattaki kameralarının her biri de rulo film prensibi ile çalışmaktadır. Sadece geniş formatlı kameralar hâlâ düz film ile çalışıyor.

George Eastman 1888’de Kodak fotoğraf makinesini tanıttı, herkes sadece bir tuşa basarak el kameralarıyla fotoğraf çekebiliyordu. “Düğmeye basıyorsun, gerisini yapıyoruz” sloganını yaptı. Oskar Barnack (1879-1936), 1913’te Ernst Leitz Optische Werke adlı ilk 35 mm kamerayı yapan bir mucit ve Alman fotoğrafçıydı. Yurt dışında fotoğraf çekebilmek için kameraların boyutunu ve ağırlığını azaltmayı önerdi. Kameraya verilen isim Leica, Lei tz Camera’dan elde edilen bir anagramdı. Leica I, 1927 yılında satışa başladı. 1930 yılında Leica değiştirilebilir objektife sahip ilk 35 mm kamerayı üretti.

Renkli Filmin Keşfi

1861’de James Clark Maxwell, el boyaması olmayan ilk renkli fotoğrafı üretmeyi başarmıştı. 1932’de renkli fotoğrafçılık için ilk 35mm film geliştirildi. Ancak bu sadece Leica ve Contax için kullanılabilirdi. 1900 ile 1940 yılları arası renklendirme yılları olarak tanımlanabilir. Sonuçta, 1970’lerden itibaren, renk-renklendirme vazgeçilmez oldu. 1909’da Agfa AG, renkli filmin başladığı Filmfabrik Wolfen’i kurdu. Agfa, on yıllardır rakiplerine karşı Kodak ve Fujifilm’e karşı çıktı ve Avrupa’nın en büyük fotoğrafik aksesuar üreticilerinden biri olarak kabul edildi.

SLR Kamera

Tek lens refleks fotoğraf makinesi (SLRsingle lens reflex) tek olan kamera merceğinden görüntüleyebilir ve çekilecek tam olarak ne olduğunu görmek için fotoğrafçı izin tipik (aynanın yansıması ve dolayısıyla da “refleks”) bir ayna ve prizma sistemi kullanır. Tek lensli refleks fotoğraf makinesi (SLR) bir refleks ayna kullanımı ile başlar. Camera obscura 1676 yılında açıklandı ancak fotoğrafik kameraların başarılı olması uzun bir zaman aldı: İlk patent 1861 yılında verildi ve ilk kameralar 1884’te üretildi ancak konsept olarak zarif bir şekilde basit olsa da uygulamada çok karmaşıktı. Tek tek bu karmaşıklıklar optik ve mekanik teknoloji ilerledikçe aşıldı ve 1960’larda SLR kamera birçok üst düzey kamera formatı için tercih edilen tasarım hâline geldi. Dijital tek objektifli refleks kamera (dijital SLR veya DSLR olarak da bilinir), fotoğrafik filmin aksine, bir dijital görüntüleme sensörü ile optik ve tek lensli bir refleks kameranın mekanizmalarını birleştiren bir dijital fotoğraf makinesidir. DSLR’ler, 2000’li yıllarda film tabanlı SLR’lerin yerini aldı ve 2010’ların başlarında, yansıtmasız sistem kameralarının artan popülaritesine rağmen, DSLR’ler, 2018’den itibaren kullanımda olan ve en çok kullanılan değiştirilebilir objektifli fotoğraf makinesi oldu.

FOTOĞRAF ÇEKİM TEKNİKLERİ

Fotoğraf çekim teknikleri estetik ve yaratıcı fotoğraf çekmenin önemli bir anahtarıdır. Bu anahtar elinizde olduğu takdirde çekeceğiniz her fotoğrafta imzanız olacak ve makineyi kendi kontrolünden, sizin kontrolünüze geçmesini sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki fotoğraf çekmek uygun ışık koşullarında, otomatik ayarlarda makinenin olanaklarıyla sınırlıdır. Makineye teknik hakimiyet sadece görüntüyü fotoğraflamak değil, görüntü üzerinde ışığın ve ortamın verdiği kısıtlı olanaklarda bile fotoğrafı en estetik biçimde ortaya koymaktır. Tanımında “ışıkla yazmak” olarak açıklanan fotoğraf, ışığı yorumlamak ve yönetmek bir fotoğrafçı için olmasa olmaz bir ön koşuldur. Bu nedenle temel mantığı pozlama üçgeni üzerine dayanan yaratıcı fotoğraf tekniklerini kavramak ve uygulamak önemlidir.

Pozlama Üçgeni

Fotoğraf çekim teknikleri içerisinde bir fotoğrafı iyileştirmenin en önemli yolu pozlamadır. Bu sayede fotoğraf makinesi içerisine ne kadar ışığın gireceğini kontrol etmiş olursunuz. Işığın fotoğraf makinesi içerisine fazla girmesi fotoğrafta parlaklığı artıracağı gibi, az girmesi fotoğrafın pozlama değerinin azalmasına neden olacak ve fotoğraf koyu olarak karşımıza çıkacaktır. Doğru pozlama bize bir daha çekme şansımızın olmadığı anlarda fotoğrafımızın mükemmeliyetini sağlar. Pozlama açık tanımıyla “ışığı dengelemek” anlamına gelir. Bu dengeyi oluşturan ve pozlamanın omurgası sayılan üç temel kavram “Diyafram”, “Enstantane Hızı” ve “ISO Hızı” dır.

Bu üçlüye fotoğrafta Pozlama Üçgeni denir. Fotoğrafa yeni başlayanların en korktuğu veya çözümleyene kadar çok zaman harcadığı önemli bir üçgendir. İçerisinde fizik, geometri, matematik ve elektirik/elektronik vs. bilim alanlarını da ilgilendiren problemler yer alır. Ancak unutulmamalıdır ki bu üçgeni kavramak öyle korkulduğu gibi zor değildir. Kavrandığı takdirde de gerek estetik gerekse de yaratıcı fotoğraf çekmenin altın anahtarı olarak görülür.

Diyafram

Bilindiği üzere fotoğraf makinesi üzerindeki lensler ışığı toparlar ve odaklarlar ancak bu odaklama için ne kadar ışık gereklidir? Bu sorunun cevabı olarak diyafram devreye girer. Kısacası lens açıklığının geniş ve dar olduğunun belirleyicisidir. Diyafram, fotoğraf makineniz içerisine alınacak ışığın ne miktarda olacağını kontrol eder. Ancak diyafram, yalnızca bir görüntünün ne kadar aydınlık veya karanlık olduğunu kontrol etmekten fazlasını yapar. Aynı zamanda, fotoğrafın konuya ne kadarının odaklandığı ve ne kadar flu olması gerektiği üzerine yaratıcı kontrol sağlar. Fotoğraf makinesinin içinde, fotoğrafı çeken diyaframı ayarladıkça bir dizi dairesel bıçağa benzeyen yaprak genişler ve daralır.

İnsan gözü de neredeyse bu prensibe benzer bir yöntemle çalışır. Fizyolojik olarak aydınlık ortamlarda göz bebeğimiz küçülürken karanlık ortamlarda büyür. Bu durum sinirlere ulaşacak ışığın miktarına göre çalışır. Kısacası, sayısal makinelerde sensöre düşecek olan ışık miktarını düzenleyen mekanizma diyaframdır. İlişkilendirecek olursak makinenizin göz bebeği konumundadır. Diyafram objektifimizin içerisinde yer alır ve sembol olarak küçük “f” harfiyle gösterilir, “f durakları” ile ölçülür. Kullandığınız lens çeşitlerine göre de f değeri(duraklar) aralıkları farklılık gösterebilir.

Diyafram açıklıkları temel fotoğraf eğitimine başlayanlarda kafa karışıklığı yaratabilir. Bunun en büyük nedeni sayıların devreye girmesidir. Diyafram açıklığı, örnekte de olduğu gibi f / stop veya f / 5,6 gibi f sayılarla gösterilir. F / 1,8 gibi küçük bir sayı geniş bir diyafram açıklığı anlamına gelirken f / 16 gibi büyük bir sayı dar bir açıklığa işaret eder. Bu süreci kavramak pozlama üçgeninin yaratıcı fotoğraf teknikleri anlamında en önemli köşesidir.

Doğru bir açıklığın hesaplanması karmaşık bir süreç gibi görünse de yeni fotoğrafa başlayanların bu ana kavramı hatırlamaları gereklidir. Küçük sayılar geniş diyafram, büyük sayılar dar diyafram anlamına gelir. Bu karışık denklemin çözülmesi için fotoğrafçılar arasında verilen akılda kalıcı güzel bir örnek vardır. “Yolda karşıdan karşıya geçen bir kedi arabanın kendisine çarpacağını görünce gözünü 1.8 diyafram gibi açtı” cümlesi diyaframın sayı değerinin küçüklüğünün açmak anlamına geldiğini öğretici bir örnektir.

Fotoğraf makinenizi otomatik(auto) moduna alıp çekim yaptığınızda diyafram açıklığını makine kendisi belirler. Güneşli ve parlak bir günde diyafram açıklığı daralırken gece lens en geniş açıklığa alınacaktır. Eğer M-manuel modda iseniz, doğru açıklığın hesaplanması karmaşık bir süreç gibi görünse de değildir. Fotoğrafa yeni başlayanların yukarıdaki örneği de unutmayarak küçük sayıların geniş diyaframlar ve büyük sayıların ise dar diyaframlar anlamına geldiğini mutlaka bilmesi gerekir.

Diyafram Öncelikli Mod Nedir?

Fotoğraf makinenizde otomatik ve manuel modun dışında bir de “Diyafram Öncelikli” mod vardır. Bu mod A veya Av harf simgeleriyle gösterilir. Diyafram öncelikli mod seçildiğinde kullanıcı f değerini değiştirdikçe ilgili enstantane hızı da doğru pozlama yapabilmek için otomatik olarak değişecektir. Kısacası diyafram öncelikli mod enstantane hızını seçilen diyafram değerine göre makine kendisi atamaktadır.

Diyafram öncelikli seçimde makinenin ayar tekerleğiyle oynadığınızda açıklığı kontrol etmeye başlarsınız. Görüntü LCD ekrandan baktığınızda açılacak veya koyulaşacaktır. Bu mantık tıpkı büyük bir pencerenin bir odaya daha fazla ışık girmesini sağladığı gibi, geniş bir diyafram açıklığı (düşük bir f değeri olduğunu unutmayın) bir fotoğrafı aydınlatacaktır veya görüntü çok koyu görünüyorsa, diyaframı genişletmek bunu düzeltmeye yardımcı olacaktır. Diyafram desteğiyle yaratıcı fotoğraf teknikleri anlamında estetik fotoğraflar ortaya koymanın bir yolu da alan derinliğidir.

Alan Derinliği Nedir?

Açık diyaframla (hatırlayınız, açık küçük sayılara eşittir), flu bir arka plan oluşturursunuz, dar bir diyafram (büyük f değeri demektir) ise fotoğrafa daha fazla bir geniş alana odaklanmanızı sağlar. Bu yapmış olduğumuz uygulamaya fotoğrafçılık terminolojisinde alan derinliği(depth of field) denilir. Konu f stoplarının rakamsal değeri üzerinden örneklenecek olursa; manzara fotoğrafı pozlayacaksınız ve geniş bir alan derinliği elde ederek her şeyi net görmek istiyorsunuz, diyafram “f” değerinizin f/16 ile f/22 gibi bir aralıkta olması sonuç almanızı sağlayacaktır. Ancak minik bir nesne pozlayacaksanız ve arka planı flu yapıp, sığ bir alan derinliği istiyorsanız, ayarlarınızda f/1.8 ve f/5.6 arasında bir f değeri seçmeniz doğru olacaktır.

Diyaframı ayarlamak, fotoğrafçının görüntü üzerinde yaratıcı kontrolünü sağlar. Arka planda dikkat dağıtıcı bir şey varsa (fotoğrafçılıkta gürültü olarak adlandırılır), geniş bir diyafram bu dikkat dağınıklığını ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Öte yandan tüm sahne muhteşem ise, dar bir diyafram tüm bu güzelliği keskin tutmaya yardımcı olacaktır. Özetleyecek olursak, açık diyaframda sığ alan derinliği elde edilirken kısık diyaframda geniş bir alan derinliği elde edilmiş olur. Bu konuda bir öneri olarak, Odak dışı arka planı gerçekten elde etmek istiyorsanız sabit odaklı 50 mm f/1.8 lens kullanabilirsiniz, aynı zamanda bu lensler çoğu zaman DSLR ve aynasız fotoğraf makineleriyle birlikte gelir ve bu lensler yaratıcı fotoğraf için büyük bir destek sağlar. Genellikle de fiyat olarak çok pahalı değillerdir.

Sonuç olarak, diyafram hem alan derinliğini hem de pozlamayı kontrol ederken, fotoğraflarınız üzerinde yaratıcı çekim teknikleri uygulamak için harika bir araçtır. Profesyonel fotoğrafçılar bu tekniklerini iyileştirmek için ve diyafram dışında pozlamayı dengelemek için deklanşör hızını ve ISO değerlerini kullanırlar.

Enstantane Hızı

Diyafram sonrası pozlama üçgeninin bir diğer köşesi olan enstantane hızını incelemekte yarar vardır. Fotoğraf çekim tekniklerinin en temel ögelerinden birisidir ve enstantane, perde, obtüratör, shutter, örtücü ve pozlama süresi gibi isimlerle de adlandırılır. Fotoğraf çektiğiniz zaman makinemizin perdesi açılarak gerek gördüğümüz kadar ışığı içeri alır ve kapanır. Bu gerek gördüğünüz kadar açılma-kapanma süresine enstantane hızı denilir. Bu süre aslında makinede kullandığımız modlarla da bağıntılıdır. Bu “Otomatik mi?”, Enstantane öncelikli mi?, Manuel modda mı? olduğuyla ilişkilidir. Enstantane hızı çalışırken her çekim yaptığımızda perde sesini duymanız olasıdır. Bu ses makinemizle bütünleşmemiz ve çekim hızını anlamamız adına oldukça önemlidir. Perde makinemizde mekanik olabileceği gibi elektronik de olabilir ve bu her iki türün de artıları ve eksileri vardır.

Mekanik Perde ve Elektronik Perde (Sutter) – Pros ve Cons Geleneksel olarak perde kameranın içinde yukarı ve aşağı hareket eden fiziksel bir parçadır. Ancak akıllı telefon kameraları elektronik obtüratör denilen bir mekanizmayı kullanır. Elektronik perde mantığında aslında fiziki bir engel veya görünüm yoktur. Bunun yerine, bir elektrik dalgası sensöre ne zaman kayıt yapılacağını iletir. Elektronik perdeler genellikle kameraların daha yüksek hızlarda çekim yapmalarını sağlar, bu nedenle bazı sayısal makine üreticilerinin artık kameralarında her iki türü de bulunur. Elektronik perdeler ile ilgili ana problem, fotoğrafın içerisine daha fazla gürültü(kumlanma, noise) oluşması ve görüntü kalitesinin düşürülmesi kaynaklı olmasıdır. Aynı zamanda elektronik perdeler, kameranın pilini çabuk boşalttıkları için uzun pozlamalarda kullanmakta zorluk çekilir. Örnek verecek olursak iPhone cep telefonları, saniyenin 1/4’ünden daha uzun pozlama yapamazlar. Fotoğraf kısa bir zaman içerisinde bir anın değerlendirilmesi olarak görülür ancak enstantane hızıyla anın içerisine bir hareket duygusu katılabilir. Hızlı deklanşör hızları hareketi dondurur, keskin görüntüler oluşturur, yavaş enstantane hızı ise hareketi flulaştırır. Kısacası farklı enstantane hızları, farklı fotoğraf sorunlarının çözülme potansiyelini artırırken bunun yanı sıra yeni yaratıcı çekim tekniklerinin ortaya çıkmasını da sağlar. Enstantane fotoğrafçılık dilinde “S” harfiyle gösterilir. Fotoğraf makineleri için enstantane hızı iki türlü şekilde rakamsal olarak ifade edilir. Kesirli olarak ifade edildiğinde saniyenin 1/5’i, 1/125’i veya 1/1000’i gibi rakam değerleri kullanılır. Ya da kesir kullanmadan 50, 100 veya 400 gibi rakamlar olarak ifade edilir. Her iki kullanım da çekim esnasında saniyenin kaçta kaçı bir süre makinenin içerisine ışık gireceğini anlatır. Bu süre milisaniyeler olabileceği gibi bazen de dakikalar sürebilir. Pozlama süresi dediğimiz enstantane ayar pozisyonları ve rakam şeklinde dizilimi aşağıdaki gibidir:

30, 15, 8, 4, 2, 1, ½, ¼, 1/8, 1/15, 1/30, 1/60, 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000, 1/1500, 1/2000.

Dikkat edilirse süreler bir öncekinin ya da tersinin yarısına yakın bir şekildedir. Diyaframda olduğu gibi, bir stop noktası, kendinden önceki veya sonrakinin iki katı ve ya yarısı kadar ışığı sağlamış olur. İyi bir pozlama için kamera içerisine ne kadar ışık alacağınızın bilgisi, kamera denetiminin tam olarak size geçmesi demektir. Kısacası, kameranın üstündeki düğmeye basar (deklanşör olarak adlandırılır) deklanşörü açar ve deklanşör açıldığında bir görüntü kaydedilir. Deklanşör kapatıldığında ise kamera kaydı durdurur. Perde uzun süre açık bırakıldığında, lens çok fazla ışık içeriye iletecektir ve çok karanlık bir sahne çekilmiyorsa, görüntü çok parlak veya fazla pozlanmış olacaktır. Örtücü hızı çok hızlıysa, diğer yandan fotoğraf çok karanlık olur.

Eş Değerlik Yasası Nedir?

Fotoğrafın doğru pozlanabilmesi için görüntü algılayıcı (sensör) üzerine yeterli derecede ışık düşmesi gereklidir. Bu ışığın sensöre ne kadar düşeceğini diyafram, ne kadar süreyle düşeceğini enstantane hızı ve algılayıcının ışığa duyarlılık durumunu ise ISO belirler. Pozlama üçgenindeki bu üç değer değiştirilip farklı varyasyonlara getirilerek yine birbirinin aynı miktarda ışığı toplamak mümkündür, birbirine eş değer olan bu kombinasyonları belirleyen denkleme eş değerlik yasası denilir. Bu kombinasyonu bir musluktan, kovaya akan suya benzetilebiliriz, bu sayede kovanın aynı süre içinde dolması sağlanır. Eş değerlik ilkesine göre enstantane ve diyafram ilişkisi birbirlerine bağlı oranlarda değiştiğinde sensör üzerine düşen ışık miktarı değişmez. Sonuç olarak aynı şartlarda çekilen fotoğraflarda ton olarak pek bir değişiklik olmayacaktır.

Doğru Deklanşör Hızı Nedir? Nasıl Sağlanır?

Bu süreç çekim yapacağınız konuda veya sahnede ne kadar ışık olduğuna bağlıdır. Açık havada, güneşli bir günde, 1/500 gibi hızlı bir enstantane hızına ihtiyacınız olabilir. İç mekânda veya gölgede, biraz enstantane hızını yavaşlatmanız gerekir 1/100, 1/60 olabilir. Örneğin, hareketli ve spor konulu bir fotoğraf çekmek hedefleniyorsa 1/1000’i kullanabilirsiniz. Daha az hareketli bir konu seçmişseniz (çocuklar ve evcil hayvanlar gibi), 1/250 enstantane hızı yeterli olacaktır ancak sert bir ışık söz konusu ise enstantane hızı artırılabilir. Yavaş olan enstantane hızlarında fluluk veya hareketin devamı şeklinde bir fluluk yaşanabilir. Fotoğraf makinenizde enstantane açıkken kamerayı hareket ettirirsek algılanan tüm görüntü hareket ettirdiğiniz yöne doğru flulaşır. Kısacası fotoğraf çekerken kamerayı sarsmamak ve tripod (üç ayak) kullanmak doğru seçim olacaktır. Deklanşöre dokunmakla bile oluşabilecek titremeler fotoğrafın kalitesi için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle yer yer zamanlayıcı deklanşörü, yer yer de makine kumandasını kullanabiliriz. Eğer elde çekim zorunlu ise 1/20 – 1/40 arası değerlerin daha altına inilmemesi gerekir. Tabii ki bu durum lensin zoom aralığı ve diyaframın minimum değerlerine göre değişebilir. Örneğin, 300 mm bir teleobjektif kullanıyorsanız, deklanşör hızının en az 1/300 civarında olması gereklidir. Bu sürecin karmaşıklığını daha iyi çözümlemek için sayısal fotoğraf makinesi üzerinde enstantane öncelikli moddan yer yer yardım alabilirsiniz. Bu şekilde enstantane hızını kontrol altına almış olursunuz.

Enstantane Öncelikli Mod Nedir?

Fotoğraf makinemizde otomatik ve manuel modun dışında bir de “Enstantane Öncelikli” mod vardır. Bu modda fotoğrafı çeken kişi enstantane hızını değiştirirken makineniz tüm doğru diyafram değerini sizin için seçer. Bu mod temel fotoğraf eğitimine başlayanlar için oldukça öğreticidir. Enstantane öncelik mod, kameranın mod kadranında S veya Tv (Canon ve Pentax kullanıcıları için) sembolü ile belirtilir ve seçilebilir. Bu modda, kameranın sağ arka tarafındaki kontrol tekerleği ile enstantane hızını ayarlayabilirsiniz. Sonuç olarak enstantane hızı makinenize almak isteğimiz ışığın süresini belirlerken yaratıcı fotoğraf teknikleri anlamında da oldukça güzel örnekler sunar. Bu örnekler içerisinde hareketi dondurma, hareket fluluğu, gece pozlamaları, panning, zoomin ve zoomout vs. yer alır. Bu detaylara girilmeden önce pozlama üçgeninin üçüncü köşesi ISO hızını incelemekte yarar vardır.

ISO (Duyarlılık) Hızı

ISO pozlama üçgeninin üçüncü ve son köşesidir. Enstantane ve diyaframla koordineli çalıştığı için fotoğraf çekerken özellikle manuel çekimlerde mutlaka fotoğraf makinemizin ISO ayarını kontrol etmeniz önerilir. Bu sayede enstantane ve diyafram ayarlarınız ISO’ya göre değişiklik gösterir. ‘International Organization for Standardization’ yani ‘Uluslararası Standartlık Örgütü’nün kısaltmasıdır. Fotoğrafçılık terimlerinden ISO ile kastedilmek istenen aslında ‘ISO Speed’dir yani ‘ISO hızı’dır.

ISO sayısal fotoğraf makinenizin ışığa ne kadar duyarlı olduğunu kontrol eder. ISO sensör duyarlılığı olarak da adlandırılır ve yaygın profesyonel söylemle ISO hızı olarak da kullanılır. Örneğin optimal olmayan bir yerde çekim yapmak için ISO hızını ayarlamanız gerekebilir. ISO numarası veya diğer şekilde ifade edilirse ISO hızı ne kadar düşükse, sensör duyarlılığı o derece azdır. Bu yüzden, örneğin 100 ISO, 400 ISO’dan daha fazla ışığa ihtiyaç duyar. bu kıyaslamada 100 ISO değerinden ışığın kalitesi daha yüksektir. Sayısal fotoğraf makinelerinde ISO ayarları kısmında 100, 200, 400 ve 800 gibi değerlerle karşılaşırız. Bazı kameralarda bu değerler giderek artabilir. ISO hızı değerini 100’den daha düşük bir değere ayarladığınızda, tripod kullanmıyorsanız fotoğraflarınızda bulanıklık oluşabilir. Fotoğraf makinelerinin sensör kalitesine bağlı olarak değişebilmekle birlikte yüksek ISO’larda (ortalama bir DSLR için genellikle 800 ISO üstü) çekim yapmak, dijital parazitlere yani kırmızı, yeşil ve mavi lekelere veya genellikle gölge ve düz renk alanlarında ortaya çıkan parlaklık gürültüsüne neden olabilir. Görüntü algılayıcının ışığa olan duyarlılığı arttıkça yani ISO hızı değeri arttıkça, fotoğrafta “grain” adı verilen gürültüler/kumlanmalar görülecektir. Sayısal fotoğraflarda oluşan bu gürültünün adı ise “noise” olarak adlandırılır. Noise’ler yer yer analog fotoğrafa özlem duyanlar için, bilinçli bir estetik tarz olarak eski filmlerdeki “film grain” etkisi yaratarak da kullanılır.

ISO hızı değerlerinin ışığa göre kullanım koşulları

ISO 50 : Veya aşağısı, parlak güneş ışığı veya stüdyo ışığı.

ISO 100 : Parlak güneş ışığı, gündüz kapalı hava veya stüdyo ışığı.

ISO 200 : Gün ışığı, kapalı hava veya stüdyo ışığı.

ISO 400 : Dış mekân için, gün ışığı veya kapalı hava. İç mekân için, gün ışığı ve aydınlatma.

ISO 800 : Dış mekân için, çok kapalı hava veya hızlı çekimlerin geçerli olduğu koşullar. İç Mekân, hafif aydınlatma.

ISO 1600 : Akşam ve az ışığın olduğu yerler veya çok hızlı çekimlerin geçerli olduğu koşullar.

ISO 3200 : Akşam ve az ışığın olduğu yerler veya çok hızlı çekimlerin geçerli olduğu koşullar.

ISO kavramını sayısal fotoğrafçılık öncesi film hassasiyeti olan ASA kavramıyla eşleştirmek mümkündür. ASA, analog fotoğrafçılık veya sinema filmlerinin ışık duyarlığını belirten ve yakın zamanlara kadar kullanılmış olan bir ölçü sistemidir.

Bu ölçü sistemi yeni adı ANSI (Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsü) olarak değiştirilmiş olan Amerikan Standartlar Enstitüsü (American Standards Association)’nün ortaya koyduğu bir standarda dayanıyordu ve aynı yıllarda eş zamanlı olarak kullanılan ve Alman Standartlar Enstitüsü (Deutsches Institut für Normung)’ne ait DIN duyarlık sistemiyle birlikte kullanımdan kaldırılmıştır. Analog fotoğraf makineleri ve film kameraları yerlerini büyük ölçüde digital fotoğraf ve film makinelerine bıraktığı günümüzde, her iki standart da artık yerini modern ISO sistemine bırakmıştır. Sonuç olarak pozlama üçgeninin önem sıralaması açısından en düşük köşesidir. Yaratıcı fotoğraf teknikleri açısından farklı uygulamalara da destek olacak bir ayar modudur.

FOTOĞRAF ÇEKİM TEKNİKLERİNDE YARDIMCI UYGULAMALAR

Poz telafisi nedir? Pozlama üçgenine yardımcı olarak diyafram ayarlarınıza destek olacak olan bir önemli konu da poz telafisidir. Pozlama değer telafisi olarak adlandırılan “Pozlama Telafisi (EC)”, kameranızda çekim yaparken kameranızın dahili ölçer tarafından seçilen pozlama değerlerini ayarlamanızı sağlayan bir özelliktir. EC, fotoğraf makinesinin pozometresi ne zaman olursa olsun fotoğrafların daha parlak veya daha karanlık olmasını sağlamak için poz ayarlarını değiştirmenize izin verir. Kameranızın poz ölçüm cihazı inanılmaz derecede gelişmiş bir cihazdır. Sahnenin vizörde incelenerek ve doğru pozlanmış bir görüntüyü yakalamak için enstantane hızı ve diyafram ayarlarını hesaplayarak çalışır. Bu, lens aracılığıyla (TTL) ölçüm olarak adlandırılır ve bu pozlama hesaplamalarının merkezinde bulunan bir varsayımı kullanır. Fotoğraf makineniz, vizördeki sahnenin genel olarak %18 gri tonda olduğunu varsayarak pozlamayı belirler. Çoğu zaman, bu varsayım iyi çalışır. Bunun nedeni, birçok sahnenin, orta griye ortalama eğilimi olan çeşitli koyu ve açık renkli nesneler içermesidir. Ancak sahnenin orta griye ortalanmadığı ve bu durumlarda pozlama hesaplamasının başarısız olduğu zamanlar vardır.

Pozlama telafisi, bunu yapmanın en basit bir yoludur. Bu kontrol menüsü her sayısal makinede değişir ancak genellikle +/- işareti kullanılarak bir düğme ile ayarlanır. Bu düğmeye basılı tutarken aynı tekerleği kullanarak, fotoğrafın parlaklığını artıran pozitif sayıları veya görüntüyü karartmak için negatif sayıları kullanarak bu ayarı yapabilirsiniz.

Pozlama telafisi fotoğraf çekim teknikleri içerisinde hangi şartlarda pozlama üçgenine destek olur:

  1. Çok parlak veya çok karanlık sahneler
  2. Yüksek anahtar (high key) portre pozlamaları
  3. Karlı sahneler
  4. Plaj, deniz yansıması olan sahneler
  5. Büyük miktarda parlak gökyüzü içeren sahneler
  6. Arkadan aydınlatmalı konular
  7. Gece sahneleri
  8. Manzara doku pozlamaları

Poz Ölçüm Modu Nedir?

Günümüz sayısal fotoğrafçılıkta pozlama değerini kullanmanızı öngören en önemli etmen poz ölçüm modudur. Böylelikle aynı çerçeve içerisinden farklı örtücü ve diyafram değerleri karşınıza çıkabilir. Bu kapsamda ölçüm yapılacak alanın niteliği ve niceliği belirleyicidir. Bu nitelik ve nicelik değerlerini doğru ölçümle birleştirmek için makinemizin üzerinde poz ölçüm modu bulunur. Bu mod dört çeşit ölçüm sunar.

Ağırlıklı Ortalama (Matrix) Ölçüm: Bu ölçümde sayısal fotoğraf makineniz çerçevenin tamamının üzerindeki ortalama ışık seviyesini ölçerek pozlama değeri oluşturur. Kısacası alanın tamamı üzerinden ölçüm yapmanız mümkün olur.

Merkez Ağırlıklı Ölçüm: Pozlama değeri için yapılacak ölçüm, merkez ağırlıklı olarak yapılır. Bu ölçüm esnasında merkezden köşelere doğru kademeli giden bir değer hesaplanır. Merkezden uzaklaştıkça pozlama değerinin etkisi azalarak devam eder. Merkez ağırlıklı bir ölçümde merkeze alınan nesne veya modelin tamamından ölçüm almanız mümkündür.

Kısmi Ölçüm: Fotoğraflayacağımız konuyu içeren çerçevenin merkez bölgesinde spot ölçüme oranla daha fazla bir alan üzerindeki ışık miktarı üzerinden pozlama değeri bulunur. Bu oran ortalama %7-8 gibi bir bölüm hesaplanarak spot ölçümdeki riskler azaltılır. Çekilecek nesne ağırlıklı bir ölçüm alınması önerilir genellikle uzak model çekimlerinde yüzün tamamından ölçüm alınması önerilir.

Spot Ölçüm: Adı üzerinde olduğu gibi fotoğrafta spot seçilen bir alana düşen %2-3 ışık değeri üzerinden pozlama ölçümü alınır. Böylelikle fotoğraflamak için seçtiğimiz en önemli alan doğru pozlanacaktır. Seçili alanın dışındaki alanlar bu değerin getirdiği kayıplara maruz kalabilir. Portre fotoğraflarında çok kullanılır, yüzün ton geçişi olan açıktan koyuya doğru olan bölümünden ölçüm alınabilir. Bu sayede doğru bir ten rengi ve ışık değeriyle modeli fotoğraflamış olursunuz.

Otomatik Netleme (AF Otofokus) Nedir?

Fotoğrafta çekim tekniğinizi geliştirmenin bir yolu da otomatik netleme ayarlarınızı doğru kullanmaktan geçer. Yeri geldiğinde konuyla uzun uzun karşı karşıya kalma şansınız varken bazen de konu karşınızda bir anda oluşur ve kaybolur. Bu nedenle otomatik netleme, iyi fotoğraflar ve yüksek netlik için bir nevi kurtarıcı rolü oynar. Sayısal fotoğraf makineleri pozlamada olduğu gibi odak bilgileri ve netlik için de farklı yöntemler kullanmaktadır. Bu yöntemlerle doğru odaklamayı otomatik yapabilme yeteneğine sahip olan DSLR fotoğraf makileri, mercek unsurlarının hareketlerini odağı değiştirmek için kullanırlar ve görüntünün yapısını incelerler. Bazı otomatik netleme sistemlerinin loş ışık koşullarında netleme sisteminin zorlanması nedeniyle özel otomatik netleme ışık kaynakları kullandığı görülmektedir. Otomatik odaklı fotoğraf makineleri otomatik netlemeyi ne kadar iyi yaparsa yapsın, bu özelliği kullanırken dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır.

Otomatik odaklama hızı, otomatik odak mekanizmasının çalıştığı hız oldukça önemli bir kriter olarak dikkat çekicidir. Otomatik odaklama sistemleri kamera yerine objektifte bulunur. Bunu için, bu hız, lensin tasarımı ile ilgilidir. Bazı lens modelleri, lenste bulunan ve merceği hareket ettiren motorlar ve aktüatörlerin (mekanizmayı hareket ettiren motor) hem kalitesi hem de yavaşlığı nedeniyle, eş değerlerine göre daha yavaş odaklanır. Bu duruma özellikle lens tercihlerinde dikkat edilmesi gerekmektedir.

Otomatik odaklama teknolojisi, aynı satıcı tarafından üretilen farklı DSLR’lerin arasında bile farklı otofokus sistemleri kullanmaktadır. Bu farklılıkların başında odağı hesaplamak için kullanılan sensörlerin tipin ve sayısı bulunmaktadır. Odak sistemleri, dört ila dokuz farklı sensör alanına (veya daha fazlasına) sahip olabilirler.

Otomatik odaklama değerlendirmesi, kameranız otomatik netlemeye nasıl ve ne zaman uyum sağlar? Pozlama ölçüm sistemlerinde olduğu gibi, kameranız diğer faktörlere ve ayarlara bağlı olarak çeşitli sensörlerden odaklama verilerini farklı şekilde kullanabilir.

Otomatik Netleme Parametreleri Nelerdir?

DSLR fotoğraf makineleri pil gücü tasarrufu için deklanşöre kısmen basana kadar merceği odaklamaya başlamaz. Ancak otofokus, bu düğmeye bastıktan sonra sizden geri bildirim bekler ve fotoğraflarınızdaki nesneleri odakta ve dışında çeken akılsız bir sistem değildir. Bu durum ile ilgili bazı ayarlamalar şöyledir.

Tek nokta otomatik odaklama: Bu modda, deklanşöre basmaya başladığınızda netleme bir kez ayarlanır ve deklaşörden parmağınızı çekip tekrar netleme isteğini makineye gönderene kadar bu ayar sabit kalır. Bu nedenle hareketsiz fotoğrafçılık için, bu ayar genellikle en iyi seçim olarak görülür.

Dinamik odak alanı: DSLR’niz çerçevenizi kontrol eden birden fazla odak sensörüne sahiptir. Bu nedenle odak hesaplamasında aralarında farklılıklar olabilir. Dinamik alanlı otomatik netlemede kameranın odak sensörüleri herhangi bir konuyu algılarsa, otomatik olarak bir sensörden farklı bir sensöre geçebilir.

Sürekli otomatik odaklama: Bu modda, deklanşöre kısmen basıldığında, kamera odağı ayarlar ve net alanı belirler ancak kamera hareketi veya nesnelerin hareketlerine duyarlı olduğu için konuyu izlemeye devam eder. Böylece harekete bağlı olarak, objektif uygun şekilde yeniden odaklanacaktır. Bu ayar, hızlı hareket eden konular ve özellikle spor için en iyi seçim olabilir. Bu sistemin en temel dezavantajı konunun odak mekanizmasının hızına tabi olmasıdır. Eğer konu odaklama mekanizmasının takip edebileceğinden daha hızlı hareket ederse konu odak dışı kalabilir.

Kullanıcı seçili netleme alanı: İmleç pedini kullanarak bir odak alanından diğerine geçebilirsiniz. Otomatik odaklama sistemleri genellikle otomatik pozlama sistemi tarafından uygulanan genel bölgeleri kullanır ve bunları göstermek için tek ekran göstergeleri kullanır. Kullanımdaki netleme alanı genellikle parlak kırmızı bir ışık ile gösterilir. Bu modda, otomatik odaklama sistemi, çerçeveye nerede konumlandırılmış olursa olsun, kameraya en yakın konuyu arar ve buna odaklanır.

Odak kilidi: DSLR fotoğraf makineleri, fotoğraf çekinceye kadar odağı o andaki noktaya sabitlemenizi sağlayan bir odak kilitleme düğmesine sahiptir.

Makro kilitleme: Bazı kameralar ve lensler objektifi makro konumuna kilitlemek için bir özelliğe sahiptir, böylece odak sadece daha dar yakın çekim aralığında elde edilebilir ya da otomatik odak mekanizmasının belirli bir mesafeden daha yakına odaklanmaya çalışmasını engelleyen bir makro kilitleme özelliği bulabilirsiniz. Bu, farklı konuları çekerken kullanışlı olabilir çünkü objektif yakın odak aramaya çalışmaz, bu da zaman alıcı olabilir.

Sonuç olarak, otomatik netleme, fotoğraf çekim teknikleri içerisinde en çok kullanacağınız özelliklerden bir tanesidir. Net, keskin fotoğraflar için bu özellikleri kategorisine göre kullanmak ve değerlendirmek için çokça deneme yapmak gerekir. Bu pratiği edinmek konuyla karşı karşıya kaldığımızda ister hareketli olsun ister durağan en iyi fotoğrafı çıkarmanızı sağlayacaktır. Daha sonra göreceğiniz hareketi fotoğraflama, pan, hareketi dondurma ve uzun pozlama teknikleri için de oldukça önemlidir.

Beyaz Ayarı (White Balance)

Beyaz ayarı fotoğraf çekim teknikleri içerisinde ilk öğrenilmesi gereken modlardan biridir. Pozlama üçgeni içerisinde hem kurtarıcı hem de belirleyici bir rolü vardır. Bir objeden yansıyan ışığın rengi ışık kaynağının rengine göre değişiklik gösterir. İnsan beyni ışık kaynağının rengindeki değişikliklere adapte olabilir ve sonuçta ister gölgede, ister doğrudan güneş ışığında isterse de parlak ışık altında olsun beyaz objeler beyaz görünür. Filmli kameralarda kullanılan filmin aksine, dijital kameralar fotoğrafları ışık kaynağının rengine göre işleyerek bu ayarlamanın bir benzerini yapabilmektedir. Bu işlem “Beyaz Ayarı” olarak bilinir.

Beyaz ayarı bir çok sayısal fotoğraf makinesine sahip kişi tarafından göz ardı edilen bir moddur. Unutulmamalıdır ki bu ayar doğal ve gerçeği yakın bir fotoğraf için mutlaka bilinmelidir, öğrenilmelidir. Bu sayede fotoğraflarımızdaki renkler en doğru dengeye ulaşacak, gözün gördüğü dengeye yakın bir sonuç elde edilecektir.

Ortam ışıklarına göre çektiğimiz fotoğrafların renklerini incelediğimizde mavileşme, sararma veya turunculaşmalar görmekteyiz. Bu renklerin oluşmasına sebep olarak ortam ışığında kullanılan aydınlatmaların rolü çoktur. Örneğin, floresan ışığı fotoğrafta soğuk mavimsi bir renk oluştururken akkor ampuller ise fotoğrafa sarımsı bir renk oluşumuna sebep olur. Farklı aralıklar örneğin mum ışığından mavi gök yüzünün soğuk ışığına kadar uzanır. Örnekleyecek olursak göz en doğalını görmesine rağmen bir mum ışığının altındaki beyaz bir kâğıdın sarardığını hissetse de beyaz olarak algılayacaktır. Bu, gözle beyin arasındaki motor algı, fotoğraf makinemizde maalesef bu şekilde işlemez. Makinemizin her zaman bizim belirleyeceğimiz bir beyaz dengesine ihtiyacı vardır.

Sayısal fotoğraf makineleri bizim belirleyeceğimiz seçimler için otomatik bir beyaz ayarı skalası oluşturmuştur. Bu skalayı kullanmak hem çok basit hem de oldukça yararlıdır. Fotoğraf makinenizde bulacağınız temel beyaz dengesi ayarları incelenmelidir.

Otomatik (Auto WB): Sayısal fotoğraf makineniz bu ayarda ortam ışığına uygun en doğru beyaz ayarını kendisi otomatik olarak yapacaktır. Yeni başlayanlar için en çok tavsiye edilen ayarlardan biridir. 3500-8000 K (Kelvin) aralığında bir değere hükmedebilir.

Tungsten: Genellikle küçük bir ampulle sembolize edilir. Bu ayarı fotoğraf makinenizde seçtiğinizde, akkor ampul aydınlatmasının fotoğrafınıza vereceği sarartmayı dengeleyerek fotoğraftaki renklerinizi soğutacaktır. Böylelikle gerçeğe yakın bir renk dengesi yakalarsınız. 2700-3200 K renk ısısına etki eder.

Floresan: İkon olarak floresan şeklinde bir görselle temsil edilir. Floresan ışığının vermiş olduğu soğuk ışığı telafi ederek çekim renklerinizi ısıtır. Sodyum buharlı lambalar 2700 K, Sıcak Beyaz Floresan 3000 K, Beyaz Floresan 3700K, Soğuk Beyaz Floresan 4200 K, Gün Beyazı Floresan 5000 K, Gün Işığı Floresan 6500 K, Yüksek Isılı Civa Buharı 7200 K renk ısısına sahiptir.

Doğrudan Güneşli, Gün Işığı: Güneş şeklinde bir simgeye sahiptir. Doğrudan güneş ışığıyla aydınlanan konularda kesinlikle kullanılmalıdır. Güneş ışığının nesneye düşen sert ışık nedeniyle oluşan renk kayıplarını tolere eder. Birçok makinede auto WB ile de bu sorun çözülür. Doğrudan güneş ışığının renk ısısı 5200 K’dir.

Flaş: Kamerayla bütünleşik flaşlar veya isteğe bağlı flaşlarla kullanılmalıdır, flaş renklerde soğuma yapacağından bu ayarda renklere sıcak bir dokunuş sağlarsınız. Renk ısısı 5400 K kadardır.

Bulutlu: Sayısal fotoğraf makinenizde bulut şeklinde bir simgeyle ifade edilir. Gökyüzünde bulutların kaplı olduğu zamanlardaki gün ışığında kullanın. Renklere doğrudan etki eden önemli bir moddur. 6000 K kadar bir renk ısısına sahiptir.

Gölge: Gün ışığında çekeceğiniz konular gölgedeyse kullanabilirsiniz, çok iyi sonuçlar doğuracaktır. Gölge ışığı doğrudan güneş ışığına nazaran daha soğuk bir etkide olduğundan bu ayar fotoğraflarınızı ısıtacaktır. Renk ısısı ise 8000 K’dir.

Manuel (belirlenmiş) Beyaz Dengesi Ayarları: Bu modda konu, ışık kaynağı veya mevcut çekilmiş fotoğrafı beyaz ayarı için referans kullanmanıza yarar. Bu konuda kendinize fotoğraf çekeceğiniz konuya referans noktası olacak özel satılan beyaz veya gri kartlardan alabilirsiniz.

Sonuç olarak, bu ayarlarda yaşadığınız her türlü sorunu çekeceğiniz fotoğrafları sayısal ortamda işlerken RAW+JPEG formatları üzerinden düzenleme şansınız her zaman vardır. Ayrıca beyaz ayarında yüksek Kelvin derecelerine (9000-10000) çıkarak gün batımı fotoğraflarında sıcak ısısı ve derinliği yüksek değerde fotoğraflar çekebilirsiniz.

Histogram: Histogram profesyonel fotoğrafçıların çok önem verdiği bir araçtır. Bir fotoğrafın çekim tekniği olarak doğru pozlandığının ölçümünün yapıldığı grafiktir. Histogram üzerinde renk doygunluğu ve parlaklık kalitesinin ne düzeyde olduğunu görebilirsiniz. Matematik dilinde olduğu gibi bir çeşit fotoğrafın sağlamasıdır. Histogram, bir görüntüdeki parlaklık değerlerinin aralığını gösteren grafiktir. Yakalanan fotoğrafik görüntünün poz değerlerini analiz etmek için kullanılan histogramlar, piksellerin saf siyah ve saf beyaz arasında nereye düştüğünü göstermektedir. Histogram grafik görüntüsünde yatay olarak bir dizi ton boyunca piksellerin dağılımını inceler. Dikey eksende ise her tonu kaplayan piksel miktarı verilir. Bazı sayısal kameralarda iki tip histogram görebilirsiniz. Bunlar parlaklık histogramı ve Kırmızı, Yeşil ve Mavi renk kanalları için ton değerlerini gösteren bir RGB histogramıdır. Histograf ise fotoğraflarınızın pozunu değerlendirme işi için kameranıza yerleştirilmiş bir araçtır.

Parlaklık veya Luminance Histogramı, parlaklık veya luminance histogramı, parlaklıkları bağlamında piksellerin dağılımını gösteren basit bir çubuk grafiktir. Fotoğrafçıların çekim yaparken histogramı kontrol etmeleri önemlidir. Histogram fotoğrafçıya kameranın sensörünün kaydettiği görüntüdeki parlaklık düzeylerinin grafiksel bir sunumunu yapar. Fotoğrafik görüntünün kameranın LCD monitöründeki görünüşü aldatıcı olabilmektedir. Bunun için histogram kullanarak pozlama ayarlamaları yapmak, pozlamayı ölçmek için önerilen bir tercihtir.

Histogramın sol kenarı, ton ölçeğinin en koyu değerlerini göstermektedir (seviye 0). Sağ kenardaki ton ölçeği en parlak değerleri (seviye 255) grafiğin orta kısımları ise orta tonları gösterir. Pikseller histogramın sol kenarına doğru kalabalıklaşıyor ve sağ kenara kadar uzanmıyorsa, gölgelerdeki ayrıntı kaybı fazladır ve görüntü az pozlanmıştır. Tersi durumda histogramın sağ kenarına grafiksel bir yükseliş söz konusu ise görüntü fazla ışık almış ve vurgularda detay kaybı ortaya çıkmış olacaktır. Bazı kameralarda bu durum, vurgulama uyarısı olarak gösterilir ve detaylarını kaybeden ve sensörün yakalayabileceği aralığın ötesindeki alanlar LCD ekranın görüntü ekranında yanıp söner.

RGB histogramı, bazı kameralar bir fotoğrafik görüntünün kırmızı, yeşil ve mavi renk kanallarının tek tek histogramlarının görüntülenmesine ve birleşik histogramla birbiriyle ilişkili olarak üçünü göstermesine olanak tanımaktadır. Üç renk histogramının hepsi doğru pozlamaya sahip olsalar bile görüntüdeki her bir rengin miktar olarak farklılaşması nedeniyle hepsinin biraz farklı görünmesi normaldir. Bu histogramlar da parlaklık histogramı gibi okunmaktadır.

Hangi histogram ekranının sizin için daha faydalı olduğu farklı çekim türleri ile ilgilidir. Açık hava manzara, doğanın ve düğün fotoğrafçılığı için, parlaklık histogramı vurgu detayını anlamak adına daha kullanışlı görülmektedir. Moda veya katalog çekimlerinde ise renk yorumunun yüksek doğrulukta olması önemlidir ve RGB histogramı görüntü pozlaması verileri ile ilgili daha kullanışlı geri bildirim sağlar.

Çekim esnasında DSLR kameranızın LCD ekranından histogramı kontrol etmek, fotoğrafınızın tonlarını grafik olarak anlamanıza ve gerekirse tekrar çekmenize olanak tanır. Doğru bir çekim tekniği için bu şarttır. Ayrıca grafikler düşük pozlama değerlerini işaret ediyorsa görüntüyü en iyi duruma getirmek için artı pozlama telafisi de uygulayabilirsiniz. Görüntü tonlarının grafik gösterimi olan histogramı kamera dışında da kullanabilirsiniz. Gerek bilgisayar ortamında gerekse tablet vb. cihazlarda birtakım yazılımlarla histogramı çekim sonrasında da kontrol etmek mümkündür Bu yazılımlar tonların grafiklerine göre kullanıcının düzenleme yapabilmesine kolaylık tanır.

FOTOĞRAF ÇEKİM TEKNİKLERİ VE ESTETİK YARATICILIK

Pozlama üçgeni ve destekleri, temel fotoğraf çekim teknikleri ve bu tekniklerin estetik ve yaratıcı sonuçları için oldukça önemlidir. Bu üçgenin her köşesinde ve birbirleriyle yapacağımız varyasyonlar ortaya oldukça farklı sonuçlar doğuracaktır. Fotoğraf makinesine hakim olmanın da önemli bir adımı olarak görülebilir. Bu teknikleri detaylarıyla örneklendirelim.

Hareketi Dondurma

Hareketi dondurmanın teknik olarak yolu yüksek enstantane hızından geçer. Bu teknik enstantane öncelikli S veya TV modunda uygulanabileceği gibi, manuel modda da uygulanabilir. Manuel mod bize çekilecek olan fotoğrafın yüksek enstantane hızında, ışığın derecesini diyafram ve ISO hızı ile ayarlama şansı verir. Çünkü yüksek enstantane kullanımında ışık miktarı makine içerisine az olarak alınacaktır. Çekilecek hareketin hızına göre 500, 1000 veya 2000 gibi enstantane hızlarına makinenizi ayarlayabilirsiniz. Bu hızlar sayesinde gözün bile çok zor algılayabileceği hareketleri dondurabilirsiniz. Yüksek perde hızlarında ışığın azlığına destek olarak elektronik flaş da kullanılabilir. Bu tekniklerle bardağı hızla delen bir kurşun sonrası camların patlama anı veya durgun bir su içerisine düşen su damlaların yarattığı görsel zenginlikler fotoğraflanabilir. Özellikle hızlı spor etkinlikleri kayak sporları, paten sporları, at yarışları, atletizm, araba yarışları ve rallilerde doğru açılar seçerseniz etkili fotoğraflar çekmeniz mümkün. Özellikle vahşi yaşam fotoğraflarında hareketli canlıların hareketini dondurarak oldukça farklı fotoğraflar yakalayabilirsiniz. Ağaç dalından oldukça hızlı bir reaksiyonla kalkan kuşun hareketinin dondurulduğunu görüyoruz. Gerek dal üzerinde gerekse de kuş üzerinde netlik oldukça yüksektir. Kuşun uçuş yönüne doğru verilen boşluk ve diyagonal yerleşmiş olan dala paralel olan kanatların hareketi arka planın fluğ yapılmasıyla birlikte ön plana çıkarılmıştır. Yüksek enstantane hızı ve kuşun tüm hareketini betimlemek için kullanılması gereken seri çoklu çekim modu fotoğrafta anın değerlendirilmesi için zorunludur. Hareketin ve anın dondurulması gözü şaşırtan, oldukça estetik fotoğraflar ortaya koymanız için önemli bir yoldur. Unutulmamalıdır ki bu tür fotoğraflarda yukarıda anlattığımız pozlama üçgeni ve otomatik netleme değerleriniz estetik fotoğrafların belirleyicisi olacaktır.

Hareketi Pozlama (Uzun Pozlamalar)

Hareketi pozlama adına yaratıcı fotoğraf tekniklerinde onlarca alternatif denenebilir. Adı üzerinde olduğu gibi bu yöntem pozlama süresinin uzatılmasıyla hareketi flulaştırma prensibine dayanır. Bu yönteme, hareket izleri oluşturma da diyebilirsiniz. Burada hareketi dondurmada kullandığımız yüksek enstantane hızının tersine düşük enstantane hızları deneyerek hareket flulaştırılır. Bu yöntem öz ifadesiyle makine perdesinin nesnelerin hareketini betimleyecek kadar bir süreyle yönetilmesidir. Örneğin caddelerde koşuşturan insanlar, trafikte hareket eden arabalar, satıcılar yani hayattan anlık konular fotoğraflayacaksanız, enstantane hızımızın mutlaka 60’tan az olması doğru olacaktır. Bu hız 10’a doğru gittikçe hareketlerin fluluğu ve belirsizliği artacaktır. Burada yapılması gereken diyafram öncelikli mod kullanmaktır. Eğer manuel mod kullanacaksanız yine ışık ölçümüne göre standart bir diyafram ayarı size yardımcı olacaktır. Hareket fluluğunda mutlaka tripod kullanmanız veya makineyi harekete yönlenecek şekilde sabitlemeniz gerekecektir. Örneğin sokakta iseniz bir oturağın, bir kafe masasının veya bir kent mobilyasının üzerine yerleştirebilirsiniz. Hareketi pozlama esnasında hareket eden nesnelerin fluluğu kadar hareket etmeyen nesnelerin harekete karşı oluşturduğu kontrast etki fotoğrafa değer katar. Bu nedenle makineyi sabitlenmezse en ufak bir titreme tüm fotoğrafın flu görünmesine neden olacaktır. Uzun pozlama yöntemiyle geceleri hareketli arabaların ışıklarını, yıldızların bıraktığı izleri, sahnede dans eden sanatçıları, şelaleleri, yıldırımları ve dalgalı denizleri inanılmaz etkilerde fotoğraflayabilirsiniz.

Uzun Pozlama Tekniğinde Yanımızda Olması Gerekenler

Tripod (üç ayak), kablolu veya kablosuz kumanda, batarya, geniş açı veya telelensler, hafıza kartları eğer gece ışıkla boyama yapacaksanız bir led lamba, ışık ve pozlama yapacağınız saate göre ND filtre seçenekleri (ND:2-4-8), saati dış ve gece çekimlerinde her ihtimale karşı sizin ve makine için bir yağmur koruyucu.

Uzun Pozlama Tekniğinde İp Uçları:

1. Çekim güvenliği ve hazırlığı için, çekim yapacağınız bölgeye çekimden birkaç saat önce gidin. Çekim öncesi kurgunuzu yapın. Mutlaka çekim sonrası için planlamalarınızı yapın. Gece çekimleri için gündüz gelmiş olduğunuz yol, geceleyin tehlikeli bir yola dönüşebilir. Bu nedenle kaybolma riskinize karşı önlemlerinizi alın. Mutlaka bir el lambası çantanızda bulundurun.

2. Öncelikle makinemizi tripod üzerine takıp, seçilen bölgeye sağlamca yerleştirerek en doğru çekim açısını seçin. Bu açı seçimi esnasında ufuk çizgisi de çerçeve içerisindeyse düz olduğundan ve kompozisyon kurallarınıza göre yerleştiğinden emin olun.

3. Makinenizde noise azaltma seçeneği mevcutsa, uzun pozlama gürültü azaltma özelliğini etkinleştirin (Sensör uzun pozlama esnasında ısındığında nois oluşturur, fotoğrafta görülen çirkin bir gürültüdür ve ortadan kaldırılması kolay değildir).

4. Çekim esnasında titreşim yaratmaması ve çektiğimiz karelerde netlik kaybına yol açmaması için VR (vibration reduction) titreşim azaltma özelliğini mutlaka kapatmalıyız.

5. Kablolu/kablosuz uzaktan kumandayı bağlayın veya 10 saniye boyunca otomatik zamanlama moduna geçin.

6. Objektifiniz tarafından izin verilen minimum diyaframı seçin (genellikle f/16, f / 22).

7. ISO’yu cihazınızda izin verilen minimum değere indirin (genellikle ISO 100, bazen yüksek kaliteli cihazlarda bazen biraz daha fazla 50).

8. Pozlama sürenizi şartlara göre belirleyebilirsiniz. 15, 25 veya 40 saniye gibi değerleri deneysel olarak kullanabilirsiniz. Unutmayın bu teknik tecrübe kazandıkça mükemmel sonuçlar verecektir. 30 saniye ve üstü uzun pozlamalar için “Bulb” modu kullanın. “B” Bulb mod sayesinde istediğiniz süre kadar pozlama yapabilirsiniz. Özellikle gün batımı, deniz yansımalı şehir ışıkları fotoğrafları bu teknik için idealdir.

9. Makinenizin dosya formatını daha sonraki ufak tefek müdahalelere açık olması için JPEG+RAW formatına ayarlayınız.

Yıldız pozlama: Yıldız pozlaması fotoğraf çekim tekniği olarak oldukça estetik fotoğraflar ortaya koyar. Teknik olarak zor görünse de birkaç kez deneyerek rahatlıkla sonuç alabilirsiniz. Başlangıç olarak, geniş açı bir lensle merkeze kutup yıldızını alarak işe başlayabilirsiniz. Kutup yıldızı için cep telefonlarınıza yükleyeceğiniz kutup yıldızı bulma yazılımları veya bir pusuladan yardım alabilirisiniz. Tek bir kare için 45 dakika kadar pozlamayı beklemek istemiyorsanız, 30 saniye enstantane değerinde, yine aynı diyafram aralığında ve ISO hızını 1600 yada 3200 değerine getirerek yaklaşık 100 ve üstü fotoğraf çekip yazılımla birleştirerek benzer bir fotoğrafa sahip olabilirsiniz. Çekim dosya modu mutlaka RAW olmasına dikkat edilmelidir. Örnekte görüldüğü gibi merkeze alınan kutup yıldızının etrafında iz bırakan yıldızlar pozlanmıştır. Yine gördüğünüz üzere kutup ışıklarının hareketi yıldızlarla birlikte pozlanarak büyülü bir atmosfer fotoğraflanmıştır.

Mavi Zaman: Uzun pozlama teknikleri içerisinde yer alan “Mavi Zaman” fotoğrafları da oldukça estetik fotoğraflar çekmenizi sağlar. Mavi zamanları fotoğraflamak fotoğraf çekim tekniklerinde “gözün göremediğini makine görür” prensibinin güzel bir örneğidir. Bu zaman dilimi gün batımından ve gün doğumundan hemen önce ortalama 20 ila 40 dakikalık bir süredir. Bu zamanda gökyüzü mavi tonlarına bürünür ve eğer varsa kent ışıklarıyla muhteşem bir görsel şölene tanıklık edersiniz. Son dönemlerde mavi ve altın zaman dilimi için cep telefonlarında özel bir uygulama yazılımı yapılmıştır. Bu programa konumunuzu girdiğiniz takdirde bulunduğunuz yerdeki mavi ve altın zaman saatlerini dilimler şeklinde vermektedir. Kameranızda enstantane öncelikli modu seçerek perde hızını kendiniz belirleyebilirsiniz. 1sn ile 6 sn arasında perde hızları kullanılarak yapılan deneysel çekimler oldukça etkili sonuçlar verecektir. Bu sayede diyafram makine tarafından seçilecektir. Bu zaman dilimini iyi değerlendirip zamanı doğru yönetmek için birkaç saat öncesinden kurguların yapılıp, çekim pozisyonun hazırlanması önerilir. Estetik yaratıcılık anlamında gökyüzünün mavi bir fon alacağı düşünülürse kontrast sarı, turuncu gibi renkler de çerçeveye dahil edilmelidir. Bu sayede kontrast bir armoni elde edebilirsiniz. Özellikle kent panoramik görünümleri, kent ışıkları, yansımalar (deniz, göl, havuz vs.) mavi zamanlar için ideal konusal yaratıcılık sunar.

Manzara fotoğrafında en önemli unsur ışıktır. Bu nedenle de doğru zamanda ışığın yakalanmış olması son derece önemlidir. Çekim yaptığınız mevsim, güneşin doğuş ve batış saatleri, düşen ışığın yansıması fotoğrafınıza büyük etki edecektir. Fotoğraflarımızda istediğimiz renk sıcaklığını yakalamak için en uygun zamanlar “Altın Saat” diye tabir edilen güneşin doğuş ve batış saatleridir. Neden bu saatler derseniz? Sebebi fotoğraflarımızı etkileyen keskin güneş ışınlarının en yumaşak ve etkisiz olduğu zaman bu saatlerdir. Bu nedenle de en iyi verimi, en güzel tonları yakalayabilmek için çekime erken veya geç çıkmak gerekmektedir. Önümüzdeki günlerde manzara çekimi yapmayı düşünüyorsunuz ama çekim yapacağınız yerin altın saatlerinin hangi aralıkta olduğunu bilmiyorsanız, JeKoPhoto’nun tam size isteğinize göre bir çözümü var. Twilight Calculator uygulamasına çekim yapacağınız yerin altın ve mavi saatlerini size gösteriyor. Bu kısıtlı saat aralıklarını öğrenmek için Twilight Calculator’de search kısmına çekim yapacağınız yeri girmeniz mode kısmından da altın ve/veya mavi saat dilimlerini seçmeniz yeterli olacaktır. Uygulama size çekim yapacağınız yerin bu özel saat aralıklarını ve ne kadar süreyle geçerli olduğunu gösterecektir.

Işık İzleri Pozlaması: Hareket hâlindeki araçların kent sokakları ve caddelerinde bıraktığı çizgisel izler oldukça estetik örnekler ortaya koyar. Çizgilerin fotoğrafı hareketlendirici ve gözü yönlendirici etkisi vardır. Çıplak gözle görmemizin mümkün olmadığı bu pozlama şekli çekim teknikleri açısından oldukça yaratıcı örnekler sunar. Bu teknik için yine mavi zamanlar etkili bir görsellik yaratacaktır. Makinemizi araçların çizebileceği ışık grafiklerine göre konumlandırıp tripodla sabitlememiz önemlidir. Manuel mod kullanacaksak 2 sn ile 10 sn’lik bir perde açıklığı ve f10-f15 arası bir diyafram açıklığı bu tür fotoğraflar için yeterli olacaktır. Tabii ki uzaktan veya kablolu kumandayla makineyi yönlendirmeyi unutmamalısınız. Makinenin konumu sayesinde derinlik etkisi yüksek bir perspektif sağlanmıştır. Bu sayede oluşan şemalar, ritimler gözü fotoğraf çerçevesi içerisinde gezdirmektedir.

Tül Etkisi(şelale veya akarsu pozlamaları): Şelale fotoğraflarında yapılan uzun pozlamalarda şelaleden akan suyun tül etkisinde olması ortaya estetik fotoğraflar çıkarır. Bu teknik için öncelikle geniş açı lensler kullanmakta yarar vardır. Geniş açılar hem dar mekânlarda çerçeve sıkıntısı yaratmayacak hem de mekâna biraz abartılı bir atmosfer kazandıracaktır. Bu tür mekânlarda sabahın erken zamanları ve veya akşam güneşin uzaklaştığı hatta bulutlu zamanları seçmekte yarar vardır. Tripodumuz bakış açımıza göre ve sağlam bir şekilde yerleştirilmelidir. Böyle zamanları yakaladığınızda diyafram değerini mümkün olduğunca yükseltebilirsiniz f/16 –f/22 vs. gibi. ISO hızınızı 100 olarak belirlemeniz noise oluşumunu en az değere indirecektir. Enstantane öncelikli bir çekim yapıyorsanız 1/15 ile 1 veya 2 saniyelere kadar stopları deneyebilirsiniz. Eğer ND filtre kullanıyorsunuz pozlama süresini çok daha fazla artırmanız lehinize olacaktır.

Havanın güneşli olduğu durumlarda benzer çekimleri ND (neutral density) filtre denilen filtrelerle yapmanız mümkündür. Nötr yoğunluk filtreleri, makinemize giren ışık yoğunluğunu azaltarak uzun pozlama yapmamızı sağlarlar. ND filtreler yardımı ile 10 stopa kadar pozlama avantajı elde ederek göl, akarsu, şelale, deniz gibi su kaynaklarında harika sonuçlar elde edebilirsiniz.

Nötr yoğunluk filtreleri (ND’ler) ışığı filtre ederek kapatır. Böylece gökyüzündeki bulutlar bir miktar flulaşır. ND’ler esasen lensimiz için bir çift güneş gözlüğü gibidir. ND’ler yalnızca uzun pozlamalar için değil, aynı zamanda parlak güneşli bir günde geniş diyafram aralıkları (daha fazla arka plan fluluğu için) için de kullanılır.

ND’ler, ne kadar ışık engellediklerine göre derecelendirilir. Günbatımında çekim yapıyorsanız ve sadece birkaç saniyeye ihtiyacınız varsa, daha hafif bir filtre işe yarayacaktır. Gün ortasına yakın çekim yapıyorsanız veya gerçekten uzun poz süresi istiyorsanız, daha koyu bir filtreye ihtiyacınız olacaktır. ND 6 filtresi, şimşekler gibi hızlı ışık yayan durumlarda uzun pozlama için iyi sonuçlar verir. Gün içerisinde çekim yapacak iseniz ND 3 (yaklaşık 1000x ışık azaltma ile) veya daha yüksek bir filtre değeri en iyisidir. ND filtreleri genellikle set hâlinde satılır, bu yüzden denemesi her koşul için kolaydır. Deneme yanılma yöntemiyle en doğru seçenekleri bulup tecrübe etmeniz en doğrusu olacaktır. ND’lere alternatif olarak değişken, çevirdiğinizde yoğunlaşan nötr yoğunluk filtreleri, dairesel filtreler, başka bir seçenek olarak kullanılabilir. www.cevapoloji.com

Fotoğrafta Pan: Bir teknik olarak Pan’ın ardındaki temel fikir, kameranızı hareketli konuyla birlikte zaman içinde kaydırmanız ve göreceli olarak net, keskin bir konuya sahip olurken, arka planın hız etkisi veren flu bir duruma gelmesi olarak açıklanabilir. İngilizce panning olarak da adlandırılır. Hareket eden nesnelerin fotoğraflanırken arka veya ön planda hız, hareket hissini verecek etkilerin oluşturulmasına dayanır. Örneğin makineyi manuel moda alarak pozlandırma süresince, hareket eden bir bisikleti fotoğraflarken objektifi bisikletin hızıyla orantılı bir şekilde fotoğraflanmasıdır. Böylelikle bisiklet net çıkarken, arka ve ön plandaki nesnelerde hız hissi yaratan etki oluşacaktır.

İyi bir pan tekniği için ip uçları,

  • İlk kez denemeye karar verdiğinizde biraz daha yavaş bir deklanşör hızı seçin 1/30 gibi. Daha sonraları ışık koşullarına göre 1/15 ve 1/60 enstantane hızları deneyebilirsiniz.
  • Konuyla aranıza başka bir nesnenin (insan, direk, ağaç vs.) girmeyeceği bir konum seçmeniz yararınıza olacaktır.
  • Sonuçların iyi olması için, konumunuzu, çekecek olduğunuz hareketli nesnenin yoluna paralel olacak şekilde yerleşiniz. Bu sayede odaklamanız daha kolay olacaktır.
  • Konu yaklaştıkça makinenizle izlemeye başlayın. Kameranızın ekstra desteği için, döner başlıklı bir monopod veya tripod kullanmak doğru olacaktır.
  • Otomatik odak izlemeli bir kameranız varsa, deklanşör düğmesine yarım basarak kameranın odaklanmasını sağlayabilirsiniz. Kameranız yeterince hızlı otomatik odaklanmaya sahip değilse, fotoğraf makinesini deklanşörü bıraktığınız noktaya önceden odaklamanız gerekir.
  • Deklanşörü serbest bıraktığınızda, çekim tamamlandıktan sonra konuyla birlikte harekete kaydırma yapmaya devam edin.

Fotoğrafta Zoom in/out: Fotoğraflanacak nesneye pozlamada verilen süre kadar sabit odaklı olmayan bir lensinizle yaklaşma veya uzaklaşma prensibine dayanır. Zoom objektifler bu uygulama için oldukça uygundur. Fotoğrafın kenar kısımlarında ışınsal bir akışkanlıkla zamanda yolculuk izlenimi veren bir yanılsama oluşur. Bu yanılsama da fotoğraflanan nesne bize yaklaşıyor veya uzaklaşıyor etkisi yaratır. Deneysel bir tekniktir, yaratıcı farklı sonuçlar almak için mutlaka konuyla ilişkilendirilmelidir.

Işıkla Boyama: Teknik olarak oldukça yaratıcı ve eğlenceli bir tekniktir. Bu teknik sayesinde fotoğrafa yeni başlayanların ilgisi canlı tutulur ve fotoğraf bir tutku hâline dönüşebilir. Bu tekniği uygulamak için ışıktan arındırılmış bir stüdyo, ev odası veya kapalı herhangi bir mekân olabileceği gibi yine ışık almayan bir gece ortamında dış mekân da olabilir. Diğer ihtiyaçlar ise;

  • Manuel fonksiyonlu bir kamera
  • 18mm ila 35mm arası bir lens
  • Tripod
  • Kablosuz uzaktan kumanda
  • Renkli LED el fenerleri veya floresan tipi uzun lambalar. Eğer renklileri bulunamazsa yine renkli jelatinlerden yardım alınabilir.
  • Üzerinizde koyu renkli bir kıyafet giyinmelisiniz. Mümkünse siyah olmalıdır.

Makinenizi tripod üzerine sağlamca sabitleyin. Kablosuz kumanda ayarınızı yaparak makineyle eşleştirin. Makinenizi BULB moduna alın ve ISO hızınızı 200-800 arası değerler yaptıktan sonra diyafram değerinizi f/5.6 ile çekime hazır konuma getirin. Tabii bu değerleriniz, hareketiniz ve ışığın değerlerine göre değişebilir. Artık bu değerlerden sonrası tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmıştır. İsterseniz el fenerinizle çevrenizdeki bir nesneyi boyayabilirsiniz veya bir arkadaşınızın etrafında floresan ya da renkli fenerlerle şekiller yapabilirsiniz.

Ters Işık ve Silüet Etkisi

Ters ışık silüet fotoğrafı çekimlerinde kullanmanız gereken temel strateji, nesneyi tamamen karartarak, detaylarından arındırarak bir ışık kaynağının önüne yerleştirmek ve kameranın pozunu en parlak bölüme dayanarak fotoğrafı çekmektir. Böylelikle arka plan ışık değeriyle ön plandaki karartılan nesne arasında kontrast bir ilişki yaratılır. Bu ilişki sayesinde bir ters ışık grafiği lekesel etkisi tadında silüetler elde etmek mümkündür. Bu çekim tekniğinde konuyu çok iyi kurgulamak ve mutlaka flaşı kapatmak gereklidir. Çoğu sayısal fotoğraf makinelerinde çekilecek konu üzerindeki ışığı anlamak için otomatik ölçüm modu vardır. Bu mod daha çok aydınlatılacak nesne üzerindeki ışığı ölçtüğü için biraz makinemizi aldatmamız gerekebilir. Bunun için fotoğraf makinemizi fotoğraf çerçevesi içerisindeki en parlak noktaya odaklayarak deklanşöre yarım olarak basalım, basma işlemini bırakmadan makinemizi tekrar çekeceğiniz konuya çevirerek fotoğrafı çekin. Çoğu sayısal fotoğraf makinesi ile bu tür çekimler, kontrast bir sonuçla fotoğraflanacaktır. Aslında, yaptığınız kameranın, fotoğrafın parlak bölümünün orta tonu olduğunu düşünmesi için kandırılmasıdır. Böylelikle ters ışık silüeti olarak görünenden daha koyu bir sonuç ortaya çıkar.

Ters ışık fotoğrafları için bir başka yöntem ise, bazı sayısal fotoğraf makinelerinde, açabileceğiniz “spot” veya “ortalanmış” ölçüm modları vardır. Bu destekle makineniz diyafram öncelikli moda alınır ve diyafram değeri istenilen değer şeklinde okunur. Bu işlem sonrası makine fondaki parlak ışık değerine doğru tutularak yarım deklanşör yapılır. Böylelikle makinenin ışık okuyan sensörleri size vizör içerisinde veya LCD ekranda bir enstantane değeri verir. Daha sonrası manuel moda geçerek zaten makinenin belirlediği ensatantane ve diyafram değerini makinenize girerek belirlediğiniz konuyu fotoğraflayabilirsiniz. Sonucu daha farklı stop değerlerinde deneyerek kıyaslama yapabilirsiniz. Ancak çok temel değerler özellikle gün batımı ters ışığı için f /5,6, f/11, f/16 ve üzeri, enstantane değeri ise S 500, 1000, 2000 ve üzeri değerlerdir. Daha farklı fon değerleri içerisinde silüet fotoğrafları kazanmak için makinenizin beyaz ayarı veya manuel beyaz ayarı kelvin değerleriyle oynayarak yaratıcı sonuçlar elde etmeniz mümkündür.

Kar Fotoğrafı: Kar doğaya düşmeye başladığı andan itibaren farklı bir heyecan katar. Karın doğayı bembeyaz bir örtüyle örtmesi sonrası oluşan dramatik hava ve yine farklı bir kimliğe bürünen doğanın yeni kimliğiyle insanları karşılamasıyla ilgilidir. Çünkü doğa detaylarından arınarak sade ve minimal bir hâl alır. Bu dramatik etki fotoğrafçıları da derinden etkileyen bir ortam oluşturur. Kar beyaz olması ve içerisinde kristalize gün ışığını yansıtıcı bir yapısı olması nedeniyle fotoğraf adına zorluklar ortaya koyar. Bu zorluklar sonrası otomatik veya program modunda çekilen fotoğraflarda mavileşme veya grileşme gibi iki büyük sorun oluşur. Bu sorun fotoğraflarımızda aradığımız tam kar beyazının yakalanamaması ile ilgilidir. Kar fotoğrafları her zaman problemli çekimlerdir. Özellikle yeni başlayanlar için hep hatalı pozlamalar doğurur. Çünkü çerçeve içerisinde yer alacak olan kar yoğunluğu çoğaldıkça makinemiz içerisinde yer alan ışık ölçer TTL sisteminin yanılma payı da artar. TTL sistemler Ansel Adams’dan miras kalan zone systemin tam ortasındaki %18’lik gri tona göre ölçüm yapar. Oysa kar beyaz olduğu için baz alınan tondan farklı bir yansıtıcılığa sahiptir. O nedenle karın içinde olduğu manzara çekimlerinde önlem alınmadığı takdirde görsel doyuruculuğu olmayan ve az pozlanmış gri kar fotoğrafları ile karşı karşıya kalınabilir. Bunun nedenini Ansel Adams’ın şemasında rahatlıkla göre biliriz.

Bu %18 orta griliği nasıl düzeltiriz sorusunu çözebildiğimiz takdirde kar fotoğraflarında tam kar beyazını yakalamak mümkün olacaktır. Bu problemin çözümü için, diyafram öncelikli mod (A-Av) gibi otomatik ölçüm modlarından birini kullanırken bunu aşmak için, bazı pozlama telafilerinde arama yapmak gerekir; genellikle beyazları doğru bir şekilde ortaya çıkarmak için +1 ila +2 durak arasında bir telafi gerekli olacaktır. Bu, çekimi yaptıktan sonra histogramı görüntüleyerek kolayca kontrol edilebilir. Grafik histogramın sağında, ön yargılı olmalı ve solgun tonların baskın olduğunu göstermektedir. İdeal olarak, grafik resmin en parlak kısmında ayrıntıları kaybetmekten kaçınmak için sağ tarafa değmeyecek kadar çok yakın olmalıdır. Hemen aşağıdaki histogram grafiğinde yukarıdaki zone systemin karşılığını görebiliriz.

Sonuç olarak kar fotoğraflarında beyazın yakalanması için basit bir poz telafisi +1 veya +2 uygulaması ortaya iyi fotoğraflar çıkmasını sağlayacaktır. Kar fotoğraflarında özellikle güneşin veya ışığın sert olduğu koşullarda mavileşme ve patlama gibi sorunlara karşı, beyaz dengesi filtreleri, renk düzeltme filtreleri, ultraviyole ve ND filtreleri iyi sonuçlar almanız için yardımcı olacaktır. Kar fotoğraflarında önemli bir husus da zamanlamadır. Bu nedenle güneşin yatık ve tam ortaya çıkmadığı veya batarken dağların arkasına saklandığı saatlerde yansıma az olacağından güzel fotoğraflar verir. Yine havanın açık olduğu ve güneşin yeni doğup veya battığı saatlerdeki kızıllıklar kar üzerinde izlencesi yüksek bir lirizm yaratır. Kar manzarası için bu saatleri kaçırmayın.

Kar fotoğraflarında karın yağış anında da güzel fotoğraflar ortaya çıkabilir. Örneğin lapa lapa karlar arasında bir model çekimi yapacaksanız, modelinizi netlerken makinenizi manuel netleme moduna alarak elle netleme yapmanızı öneririz. Çünkü otomatik netleme yağan karlara netleme yapacağı için modeliniz flu çıkacaktır. Hatta lensiniz devamlı netleme için netlik arayacaktır. Bu nedenle sürekli bir problemle karşı karşıya kalabilirsiniz. Elle netleme manuel olarak sağlandıktan sonra yüksek enstantane kullanırsak karları tane tane havada dondurmuş oluruz. Eğer düşük bir enstantane seçerseniz karların oluşturduğu hareket izlerini de fotoğraflamış olursunuz.

Kar fotoğrafı çekimlerinde dikkat edilmesi gereken önemli bir etmen de ekipmanlarınızın güvenliğidir. Bu nedenle makinenizi kar yağışı ve yoğunluğu düşük olan kar sularından korumalısınız. Yağışlara karşı koruyucu bir kılıf devamlı çantanızda bulundurmalısınız. Yine eksi derece soğuklarda makinenizi kademeli olarak dışarı çıkarmalı ve içeriye alırken de kademeli olarak almalısınız. Aksi takdirde birden sıcak bir ortamdan (arabanın sıcak klimasına maruz kalmış makinemizi) soğuk bir ortama taşırsak makinemiz buhar yapacak ve elektroniği hasar görecektir. Tersi bir durumda da soğuk bir havada dışarıda çekim sonrası makinemizi birden iç mekâna taşıyıp kaloriferin yanına koyarsak aynı sorun tekrar başımıza gelebilir. Bunun için makinemizi çantaya yerleştirdikten sonra bir müddet kapı arkasında bekletip kademeli olarak içeriye almamız gereklidir.

Sis ve Duman Fotoğrafı: Sis ve duman fotoğrafı, kar fotoğrafı çekim tekniklerinde olduğu gibi ciddi bir ön bilgi gereksinimi ister. Sis fotoğrafı çekerken yapmamız gereken ilk şey makinemizin fokus ayarlarını kontrol etmemiz olacaktır. Makineniz eğer otomatik fokus ayarında ise netleme yapmakta büyük zorluklar yaşarsınız. Netlik noktası sisin üzerinde net bir alan buluncaya kadar sürekli arayış içerisinde olacaktır ve bu durum sizi rahatsız edecektir. Bu durumda makineyi manuel netlemeye alıp objektif üzerindeki bilezikle netlemeniz gereken alana doğru kontrol sağlamanız önerilir. Sisli havalar karlı havalarda olduğu gibi makinelerimizin ışık ölçümünü yanıltır. Bu nedenle ortaya az pozlanmış gri etkisi yüksek fotoğraflar çıkarır. Bu durumda makinenizin poz telafisi modunu devreye sokarak +1 veya +1,5 değerine alarak pozlama süresini düzenlemeniz mümkündür.

Sisli çekimlerde ISO hızını çok yükseltmemek kaydıyla artırabilirsiniz. Duman fotoğraflarıyla iç mekânlarda, konserlerde ve kalaycı, demirci gibi geleneksel meslekleri yapan ustaların atölyelerinde karşılaşmanız mümkündür. Işığın zor olduğu bu mekânlarda doğru ölçüm ve ISO hızı desteği de yardımcınız olabilir. Yine bu tür sisli ve dumanlı hava pozlamalarında tripod(üçayak) kullanmanız önerilir. Sisli havaların siyah, beyaz ve gri ton zenginliği fazla olduğu için siyah/beyaz çekim yapmanız da etkili sonuçlar doğuracaktır.

Manzara Fotoğrafı: Manzara fotoğrafları fotoğrafa yeni başlayanların teknik anlamda çok zorlanmadan tanışacağı güzel örnekler sunar. Yakın veya uzak çevrenize yapacağınız geziler esnasında doğa size yer yer inanılmaz görünümler yaşatır. Bu görünümler bulutların dağılımı, güneşin doğa üzerindeki etkisi, dağlar, tepeler, deniz üzerindeki yelkenliler ve yağmur sonrası çıkan gökkuşakları gibi manzaralarıdır. Bu tür gezilerde makinemizin devamlı yanımızda olması ve anlık oluşacak bu manzaralara teknik açıdan hazırlıklı olmalıyız.

Pozlama ve netlik, manzara fotoğraflarında en çok aranan özelliklerden bir tanesi netliktir. Bu netlik için geniş bir alan derinliği elde ederek her şeyi net görmek istiyorsanız, diyafram “f” değerinizin f/12, f/16 ile f/18 gibi bir aralıkta olması sonuç almanızı sağlayacaktır. Işık ölçümlerinizi yansıyan ve gelen ışık üzerinden ölçüp ortalamasını alarak çekim yapabilirsiniz. ISO hızı değeriniz 100-200 arasında olabilir. Bu ölçümü yapıp doğru pozlamayı gerçekleştirmek için poz ölçüm modunu doğru kullanmak önemlidir. Bu mod pozlama üçgeni üzerinden fotoğrafı çeken kişinin doğru kararı uygulaması için sayısal fotoğraf makinelerinin üzerinde ayarlar mevcuttur. Bu ayarlarla makinenin verdiği değerleri göz önünde bulundurmak önemlidir.

Odaklama, manzara fotoğraflarında bu odaklama yöntemleri içerisinde eğer sadece manzaraya odaklanacaksanız ve gözün gördüğü tatlara yakın bir fotoğraf istiyorsanız mutlaka matrix ölçüm üzerinden bir pozlama seçimi yapmanız önerilir.

Işık ve zamanlama, manzara fotoğraflarında bir önemli husus da gün ışığının doğru saat ve zamanlarında fotoğraf çekimi yapmaktır. Bu saatler genellikle altın saatler olarak adlandırılan ve güneşin doğayı dramatik bir etkiye dönüştürdüğü saatlerdir. Bu saatleri oluşturan ana etmen güneşin doğaya 45 derecenin altında vurduğu saatlerdir. Genellikle sabah gün doğumundan saat 9, 9.30, 10 gibi saatlere kadar olan bir zaman dilimidir. Yine akşama doğru güneşin 45 dereceye indiği saatler 15.30’dan güneşin tamamen batımına kadar olan zaman dilimleridir. Bu saatler yaz ve kış aylarında farklılık gösterebilir. Bu saatleri ünlü bir fotoğraf sanatçısı “güneşin doğayı emzirdiği saatler olarak” görür. Bu saatler dışında manzara fotoğrafı pek önerilmez. Çünkü bu saatler dışındaki dilimde güneş doğaya dik olarak vurur, doğadaki tüm hacimler kaybolur, renkler sert ışık nedeniyle etkisini kaybeder, gölgeler yok olur, ton değerleri ile kontrastlık azalır ve doğa dramatik etkisini kaybeder. Manzara fotoğraflarında yaşam unsuru fotoğrafı güçlendirir. Örneğin; yamaç paraşütü yapan bir sporcu, tırmanış yapan bir dağcı, kanoyla ırmakta ilerleyen bir insan gibi ögeler fotoğrafı daha estetik kılacaktır. Deniz fotoğraflarında yalnız bir yelkenli, oltasıyla balık tutan bir balıkçı, yan yana oturan çiftler fotoğraftaki dramatik etkiyi artıracaktır.

Portre Fotoğrafçılığı

İlk zamanlarda portre fotoğrafları farklı amaçlarda çekilirdi. Bunlardan ilki tarihin korunması ve belgelenmesi amacı güdüyordu. Ünlü insanlar, ünlü aileler ve aile bireyleri fotoğraflanırken portre fotoğrafları herkesin edinmek istediği bir aile hatırası hâline gelmeye başladı. Bu süreçte basında fotoğrafa kayıtsız kalmamış ve fotoğrafçılarla anlaşarak haberlerinde portre fotoğrafları kullanmışlardır. Bunlar ağırlıklı olarak devlet başkanları ve yöneticilerin haberlerini kapsamaktadır. Fotoğraf bir dönem de emniyet ve istihbarat teşkilatlarınca suçluların belgelenme ve arşivlerinin oluşturulması amacıyla da kullanılmıştır. Daha sonrada ölüleri belgeleme ve hatırlama amacıyla fotoğraflarda çekilmiştir. Sanat akımları içerisinde portreler sanatsal birer ifade aracı olurken, özellikle haber ve gezi fotoğrafçılığında kültürlerin, toplumların farklılıkları ve kültürel değerleriyle birlikte portre fotoğrafçılığı yeniden ön plana çıktı. Özellikle bir çok ülke kimlik ve pasaport belgelerinde de portre fotoğrafları kullanmaya başlanmıştır. Portre fotoğrafçılığı günümüzde ticari bir de konum kazanmıştır. Özellikle ülkemizdeki kullanım biçimiyle “vesikalık fotoğraf” olarak adlandırılan bu fotoğraflar fotoğraf stüdyolarında çekilir ve çok kısa sürede ilgili kişiye teslim edilir. Yine stüdyo fotoğrafçılığı içerisinde gelin, damat, çocuk, aile fotoğrafları da ön plana çıkar. Günümüzde ise portre fotoğrafları fotoğrafçıların çokça rağbet ettiği ve gerek sanatsal gerekse de fotoğrafik değerler adına kişisel dosyalarında yer verdiği önemli bir alan hâline gelmiştir. Mobil yazılımlarda cep telefonlarına özel portre modu eklenmiş ve fotoğraf severlere sunulmuştur. Portre fotoğrafçılığı da kendi içerisinde birtakım teknik ve estetik uygulamaları bilmeyi gerektirir. Özellikle çekim teknikleri açısından oldukça önemlidir.

Portre Fotoğrafçılığında İp Uçları,

Işık ölçümü, portre fotoğrafçılığında ışık ölçümü oldukça önemlidir. Ağırlıklı olarak spot ölçüm modu kullanılır. Bu modda yüzün ten üzerinde açıktan koyuya doğru degrade geçişin olduğu %3’lük bölgesinden spot olarak ölçüm alınması doğru bir seçenektir. Yine uzak portrelerde kısmi ölçüm modu kullanılarak vücudun yüz bölgesinden bir ölçüm almak en doğrusu olacaktır.

Netlik, portre fotoğrafçılığında yüzün ve özelliklede yakın portrelerde gözün netliği oldukça önemlidir. Çünkü insanlar normal yaşamda da her karşılaştıklarında bir birinin gözlerine bakardır. Hatta dil literatürümüzde “göz göze gelmek” diye bir de deyim vardır. Bu nedenle gözler insanların ifadelerini, duygularını öne çıkaran en önemli organlardan birisidir. Bu nedenle yakın plan portrelerde netleme yaparken netliği gözden almak her zaman önemlidir. 50mm f/1.8 lens kullanarak ve AF tek nokta seçerek gözlere odaklanabilirsiniz.

Alan Derinliği, portre fotoğrafçılığında özellikle yakın plan çekimlerinde diyafram dışı sığ alan derinliği etkisi kullanarak arka planı flulaştırarak ifadeyi öne çıkarmanız mümkündür. Bunun için uzun odaklı lensler kullanabilirsiniz. 70-200 veya 70-300 gibi lenslerle yakın plan portrelere girerek arka planı flulaştırabiliriz. Kamera ve konu arasındaki uzaklık yaklaştıkça fon fluluğunu artırmanız mümkündür. Eğer sığ alan derinliği değil de portrenin arka planını da fotoğrafa dahil ederek bir etki yaratmak istiyorsak o zaman alan derinliğini geniş tutabiliriz. Bu sayede ön ve arka plan netliği sağlayabiliriz.

Lens Seçimi, lens seçimi portre fotoğrafçılığı için önemlidir. Genellikle geniş açılı lensler pek tercih edilmez. Bu lensler perspektif sapmaları ve distortlar oluşturacağı için yüzde de deformasyonlar oluştur. En çok önerilenler odak uzaklığı 85 mm ile 135 mm arası portre lens olarak bilinirler, 100 mm bir odak uzaklığı standart portreler için iyi bir seçimdir. Diyafram değeri f-1.4, f-1.8, f-2.8 gibi açılabilecek olan lensler ise hem keskinlik hem de sığ alan derinliği, arka plan fluluğu için idealdir. Bu tür çekimlerde yanlış diyafram ayarı ve yanlış odaklanma fotoğrafı felakete götürebilir.

Ters ışığa dikkat! portre çekimlerinde ters ışıktan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Ters ışık yüzde aydınlanma olmayacağı için kararma yaratacaktır. Model veya modellerin ifadesi kaybolacaktır. Ters ışıkta portre çekme zorunluluğunda kalmışsanız, mutlaka dolgu, flaş veya bir reflektör gibi yardımcı ekipmanlarla yüzde aydınlanma sağlayabilirsiniz. Özellikle gün batımı ters ışığında dolgu flaş güzel etkiler taratabilir.

Gün Işığı, portre çekimlerinde en ideal ışık gün ışığıdır. Gün ışığının tepede olmadığı ve doğaya yanal olarak vurduğu saatler portre fotoğrafı için idealdir. Gerek derinlik gerekse yüzdeki formların, ifadeyle ortaya çıkması anlamında önemlidir. Özellikle iç mekânda kapı veya pencerelerden gelen ışık iç mekân portrelerinde güçlü etkiler ortaya koyar. Bu durumlarda modelin bakış yönünü ışığa doğru çevirip derinlik elde etmeniz mümkündür.

Çekim açıları, bakış boşluğu ve ilgi merkezi, portre fotoğraflarında dikkat edilecek bir nokta da çekim açılarıdır. Genellikle modelin göz hizasıyla aynı açıda çekim yapmak modelle kurulacak göz teması açısından önemlidir. İlgi direk gözlerde toplanmış olur. Modeli zaman zaman objektiften farklı açılara baktırmak da önemlidir. Bu sayede açık kompozisyon kurgusuna yakın bir mantıkla modelin nereye baktığı merak uyandırır. Modelin bakışını tam karşıdan almak durumunda bile ¾ açıyla hafif sağa baktırmak ve modelin solundan çekim yapmakta yarar vardır. Genellikle dikey ve yatay portrelerde gözleri ilgi merkezinde değerlendirmek güzel sonuçlar verecektir. Tam karşıdan portrelerde modeli merkezden biraz sağ veya sola kaydırmak, simetriden kaçmak fotoğrafa hareket katacaktır. Özellikle açılı fotoğraflarda modelin bakış yönüne doğru boşluk (espas) vermek modelin ifadesini güçlendirecektir. Unutulmamalıdır ki portre fotoğraflarında modeli ve bakışı idealize etme olgusu her zaman vardır.

Arka Plan, portre çekimlerinde arka planın flu veya koyu olması modelin yüzüne ve ifadesine olan etkiyi artırır. Bu nedenle yer yer yansıtma emici koyu kumaşlar veya kapı, pencere arka planındaki koyu derinlikler ifadeyi güçlendirir. Yeri geldiğinde modeli bu tür mekânlarda yer değiştirerek çekimler denenmelidir. Dokulu fonlar ve modelin kıyafetine göre seçilecek fonlarda etkili olabilir. Fonda çok açık (beyaz, açık sarı, uçuk pembe) renkler zorunlu kalmadıkça pek kullanılmamalıdır.

Arka plan için bir önemli detay da modelin fonla ilişkilendirilmesidir Resim 3.53. Modelin arkasında yer alacak ve modelle direk ilişkilendirilecek mekânlarda fon olarak seçilmelidir. Örneklenecek olursak, bir demir işçisinin portresi çekilirken onun bu işle uğraştığını simgeleyecek bir mekân, araç gereçler veya arka planda çalışan diğer işçiler seçilebilir. Yine bir balıkçının arka planında balık ağları veya teknenin renkli bir parçası yer alabilir. Arka plan uygulamalarında çok kullanılan bir yöntemde ikinci bir portreden destek alınmasıdır. Örneğin; kırsalda vakur duruşuyla poz veren bir dedenin arkasına yine onun hanımının bir portresini de yerleştirerek aile bağlarındaki derinliği imgelemiş oluruz. Hatta ikinci modelde ön arka plan derinlik espasıyla ölçülü flulaştırma kompozisyona güçlü bir ifade katacaktır.

Portrede yüz ve çerçeve yerleşimi, portre fotoğraflarında yüz genellikle kesilmez. Yüz ifadeyi yansıtan en temel ögelerden bir tanesidir. Ancak oldukça yakın plan çekimlerinde ifadeyi güçlendirmek için modelin alın boşluğuna kadar çerçeve girilebilir. Ancak çene bölgesinden kesilerek kesinlikle çerçeveleme yapılmamalı. Çene organ olarak yüzün geometrisine katkı yaptığı için ve ifade de yardımcı rolü olduğu için kesilmemelidir. Portrede çerçeve içine yerleştirme de farklı yöntemler vardır. Bunlar tam yüz, omuz plan, göğüs plan, bel plan, diz üstü veya diz altı plan, boy plan olmak üzere birkaç çeşittir. Bu çeşitlerin yerleşiminde en çok dikkat edilecek unsur uzuvları eklemlerden kesmemektir. Diz, bilek, dirsek gibi eklem olan uzuvlar çerçevenin kesim bölgelerinden kaçırılmalıdır. Ayrıca uzuvlar el, kol bacak gibi portreye destek amaçlı kullanıldığında ifadeyi güçlendirme adına iyi sonuçlar verir. Yerleşim esnasında yüz önden vücut ve göğüs yapısı yandan veya bunun tam tersi bir kontrast duruş portreye hareket katacaktır. Çoklu portrelerde bakış yönü zıtlığı veya takibi de ortaya yaratıcı fotoğraflar koyacaktır.

Model ve psikoloji, portre fotoğrafı modelin psikolojisinin yansıtılması açısından oldukça önemlidir. İnsanoğlu hüznü, ağlamayı, gülümsemeyi, heyecanı, şaşkınlığı ve diğer ifadeleri kolaylıkla yüzüne yansıtır. Özellikle bu doğal anları yakalayıp gerektiğinde model farkında olmadan fotoğraflamak önemlidir. Genç, yaşlı, çocuk demeden güzelin ve çirkinin estetiğinin yakalanması portre için aranması gereken bir özelliktir. Portre fotoğrafı çekilirken modeller genellikle heyecanlanır, kasılır hatta objektiften kaçarlar. İyi bir portre fotoğrafçısı daha makineyi eline almadan modelle diyalog kurar, şakalaşır onun yeri geldiğinde hüznüne ortak olur. Bu ön diyalog sonrası model rahatlayacak ve fotoğrafçıya olan güveni artacaktır. Eğer anlık ifadeler arıyorsanız modelle diyaloğunuzu devamlı tutup onun farklı ifadelere bürünmesini sağlayabilirsiniz. Benzer metotları stüdyo fotoğrafçılığında da denemeniz önerilir. Stüdyoda iyi bir portre fotoğrafı için bulunması gereken temel ihtiyaçlar tetikleyici, soft box, paraflaş, reflektör, arka fonlar ve yardımcı ışıklardır. Flaş kullanımının zorunlu olduğu durumlarda flaş direk yüze patlatılmamalı, bu durumlarda yağmurlama dediğimiz ışık süzülümü kullanılmalıdır. Farklı ifadeleri yakalamak adına mutlaka seri çekim önerilir.

Dosya modu, portre fotoğraflarınızda çekim dosya modu olarak RAW+JPG önerilir. Bu sayede fotoğraflarınız üzerinde yazılım desteğiyle oldukça yaratıcı denemeler yapabilir, fotoğraflarınızı işleyebilirsiniz.

Yaratıcı Portre denemeleri, yaratıcı portre denemeleri için sınırsız bir yaratıcılığa sahipsiniz. Bu denemelerde modellerin ifadesini güçlendirici denemeler yapmak mümkündür. Örneğin; yağmurlu bir havada araba ya da otobüslerin ıslanmış veya buharlanmış camları arkasından oldukça dramatik portreler yakalayabilirsiniz. Yine benzeri şekilde tül veya şeffaf bir naylonumsu bir maddenin arkasından bakan gizemli bir yüz deneyebilirsiniz. Farklı filtrelenmiş ışıkları yüzlere yansıtıp veya modeller üzerinde profesyonel bir makyajla ilginç ifadeler arayışına gitmek mümkündür.

Modelleri kapı veya cam aralığından baktırıp yarım portreleriyle merak uyandıracak kareler yakalayabilirsiniz. Özellikle kültürel anlamda zengin bölgelerde modelleri geleneksel kıyafetleriyle kendi mekânları içerisinde fotoğraflamak olasıdır. Bu çekimler sırasında yaratıcı, alttan, profilden, kuş bakışı açılar denemek de ortaya estetik fotoğraflar koyacaktır.

HDR (HIGH DYNAMIC RANGE) Çekim Tekniği

Sayısal fotoğrafçılığın ve yazılımların devreye girmesiyle fotoğraf teknikleri de farklı yönlere evrilmiştir. Bunların en başında deneysel teknikler gelir. HDR de bu tekniklerden birisidir. Yüksek dinamik aralık anlamına gelen HDR’nin temel prensibi aynı çerçeveden oluşturulan fotoğraflarda aydınlık ve karanlık yüzey arasındaki temel ışık farklarının şiddetini ortaya koyar. Bu sayede fotoğrafta gözü okşayan yapay bir derinlik oluşur. Son birkaç yılda, HDR terimi ayrıca “Tone Mapping”, “Digital Blending”, “DRI (dinamik aralık artışı)” ve “Luminance Masking” gibi birçok farklı tekniği tanımlamak için kullanılmıştır. Benzeri birkaç teknik daha vardır ancak tüm bu sempatik başlıkları ve açıklamaları ortadan kaldırırsanız, bunların hepsi aynı temel prensibe sahiptir. Birden fazla pozlamayı birleştirerek tek bir fotoğrafın dinamik aralığını arttırmaktır.

Basamaklama (Bracketing) Nedir?

Basamaklama yöntemi ile makine değerine ilave olarak seçtiğiniz fazla ve az pozlama ile birlikte 3 kare birden çekilir. Böylece fotoğraflar içinde işinize hangisi geliyorsa o tercih edilebilir. Bu kareler (+,-) 1-2 Durak olduğu gibi tıpkı poz telafisindeki gibi (+,-) 1/3, 1/2. 2/3 gibi ara değerler de olabilir. İşlem otomatik ve oldukça basittir. Makine aynı kadrajdan arka arkaya çekim yaptığından herhangi bir kayıp oluşmaz. Bu üç fotoğrafın çekilmesi sadece doğru pozlamanın oluşmasını sağlamaz. Ayrıca özel bir teknik ile birleştirilerek daha geniş dinamik aralık elde edilmesini sağlar. Bu tekniğe kısaca HDR denir.

Bu yöntem için makinenizden yardım alarak basamaklama denilen teknik kullanılır. Bu tekniğin bir ismi de dizeleme olarak geçer. Bu tekniği uygulamak için Nikon fotoğraf makinenizin menüsünden “bracketing/flash” seçilir, hemen sonrasında “auto bracketing set” üzerinden “AE only” seçilir. “AE only” menüsü üzerinde kaç poz çekeceğimizi (3-5-7-10 adet basamaklama) işaretlememiz gerekir. Canon makinelerde ise da ise Exposure Comp. /AEB seçneğinden Eexpo. comp. /AEB setings ‘e girilerek (+,-) poz değerleri seçilerek bu işlem gerçeleştirilir.

Bu teknik ayarlardan sonra makinenizi çekim yapacağınız konuya yönlendirip sabit bir tripod üzerine sabitlemeniz önemlidir. Hemen sonrasında makinenizi konuya odaklayarak çekeceğimiz poz değerini belirleyip çekimi yapabiliriz. Sonuç olarak belirlediğiniz poz sayısı kadar fotoğraf makineniz seri çekimi yapıp makineye kaydedecektir. Bu teknik işlem sonrası çekilen fotoğrafları uygun yazılımlarla (Photoshop veya Photomatix Pro gibi yazılımlar) düzenlemek gereklidir. Bu düzenleme işlemleri sadece uygun menüden fotoğrafları yazılıma yüklemekten ibarettir. Geri kalan tüm birleştirmeleri yazılım otomatik olarak yapar ve size tek bir fotoğraf olarak sunar.

HDR tekniği son dönem sayısal fotoğraf makinelerine özel bir seçenek olarak eklenmiştir. Bu seçenek sayesinde makine tüm işlemleri kendi içerisindeki bir yazılım sayesinde yaparak kullanıcıya sunmaktadır. Bu tekniği geliştirmek tamamen fotoğrafçının istekleri ve yaratıcı bakış açısıyla ilişkilidir. Deneysel denemeler yapılabilir. Örneğin; makinenizi sabitledikten sonra günün veya günlerin farklı saatlerinde (sabah, öğle, akşam), farklı ışık koşullarında (bulutlu, güneşli, yağmurlu) havalarda çektiğiniz fotoğrafları birleştirebilirsiniz. Farklı estetik kaygılar sizi çok değişik denemelere, farklı fotoğraflara sürükleyecektir. HDR tekniği doğrudan fotoğraf adına birtakım sıkıntılar içerisinde barındırdığı için dijital düzenleme olarak da görülür. Fotoğraf çevreleri tarafından bazı fotoğraf yarışmalarında kategori dışı bırakılır, bazı yarışmalarda ise HDR kategorisi adında yarışmalara kabul edilir. HDR fotoğraflar turizm, tanıtım ve reklam sektöründe çokça kullanılır ve beğeni görürler.

Mimari Fotoğraf: Mimari yapılar insanlığın barınma, dini ve korunma amaçlı yaptığı en eski bilim ve sanat eserleridir. Bu eserler geçmişe dair birçok birikimi ve işlevselliği içerisinde bulundurur. Tarihsel koşullar içerisinde gerek savaşlar, doğal afetler gerekse de yıpranma ve eskime sonucunda yok olma tehlikesi yaşarlar. Bu nedenle belgelenmeleri ve gelecek nesillere aktarılmaları gerekir. Bunun için en iyi yol fotoğraf veya videodur. Yine yeni yapılan mimari yapıların yapılış aşamaları, tanıtımı ve aktarımı için mutlaka fotoğrafa ihtiyaç vardır. Bu nedenle çekilen fotoğraflar sadece yapının bütününü değil mimari detaylarını da belgelemelidir. Kapılar, pencereler, süslemeler, kirişler, çatılar, koridorlar vs. bir mimari yapıyı oluşturan tüm unsurları fotoğraflamak önemlidir. Mimari yapıların bulundukları konum, kent içerisindeki diğer yapılarla kurduğu diyalog ve yerleşimi, ışık koşulları (gece-gündüz), aktif-pasif işlevsellikleri, yapılış amaçları, kullanılan malzeme ve tarihi değeri de çekilecek mimari fotoğrafın niteliğini belirleyen unsurlar arasında yer alır. Mimar, mimari bir yapıyı tasarımlarken kusursuz bir oran ve teknik başarı göstermek zorundadır. Bu tekniğin yanında estetik ve sanatsal birikimlerini de yapı üzerine koyar. Böylelikle içerisinde insan ve canlı varlıkların yaşayacağı yapılar ortaya çıkar. Mimari fotoğrafçılığın da temel amacı bu kusursuz yapıları ister tarihî olsun ister yeni yapılmış olsun kusursuz bir şekilde izleyicinin beğenisine sunmak olmalıdır.

Lens Seçimi, Mimari fotoğrafçılık için en önemli teknik birikimlerden birisi kullanılacak teknik ekipmana hakim olmaktır. Bunlar içerisinde en önemlisi lenslerdir. Fotoğrafçılıkta çok genel bir söylem vardır: iyi bir fotoğraf makinesi mi, iyi bir lens mi profesyoneller bu soruya hep iyi bir lens cevabı verirler. Mimari fotoğrafçılıkta kullanılması gereken temel lensleri örneklenecek olursa:

  • 50mm f/1.4 veya f/1.8
  • 16x35mm f2.8, veya 16x50mm
  • 24×70 mm f2.8
  • 85 mm f1.2
  • Dar mekânlar 35mm altında geniş açı lensler
  • Uzak çekimler için kısmen telefoto lensler

Geniş açı veya balık gözüne yakın lensler dar mekânlarda etkili sonuçlar almanızı sağlar. Aynı zamanda mimari yapıların bütünü üzerinde bir hiyerarşik abartı ve görkem sağlamanız mümkündür. Özellikle iç mekânlar sıkışık alanlarda 160 derece gibi bir alanı tarama şansı size verir. Yine ticari otel çekimlerinde dar odalarda, banyolarda mekânı tarama şansınız çok fazladır. Geniş açı lensler fotoğrafçılık anlamında bir de handikaba sahiptir. Bu tür lenslerin oluşturacağı bombeleşme etkisi, distorsiyon ve perspektif sapmaları gözü rahatsız eder. Bu tür sonuçları düşünerek çekim yapmalı ve gerektiği takdirde yazılımlardan perspektif düzeltme desteği alınmalıdır.

Yukarıda sıraladığımız seçili lenslerin bir özelliği de diyafram açıklığının üst düzeyde olmasıdır. Bu sayede iç mekânda veya zor ışık şartlarında bile daha net, keskin fotoğraflar alabilmenizi sağlar. Ayrıca bu temel lensler perspektif bozulma sıkıntısı yaşamamanız adına önemlidir. Bu lensler sayesinde yüksek ISO hızı sorununa da gerek kalmayacaktır.

Yardımcı ekipman, mimari fotoğraf çekimlerinde yardımcı ekipman olarak mutlaka tripod bulundurmanız ve tripodla çekim yapmanız önerilir. Özellikle iç mekân zor ışık koşulları çekimlerinde uzun pozlama gereksinimleri bunu zorunlu kılar. Yine mimari çekimlerde destek ışıkları ve flaş seçenekleri bulundurmanız çekim sırasında ihtiyaç duyacağınız önemli ekipmanlar arasında yer alır. Son dönemlerde çokça kullanılan uçabilir çekim seçeneklerinden dronlar da mimari yapıları farklı açılardan yorumlamamızı sağlar. Bununla birlikte polarize filtrelerde kontrastı yüksek keskin fotoğraflar almanıza yardımcı olur.

Çekim dosya türü, mimari fotoğraflarda çekim sonrası fotoğraf üzerinde oynama ve perspektif düzeltmeleri için mutlaka RAW+JPG dosya türü seçilmesi önerilir. Yine iç mekân ve dış mekân ışıklarını değerlendirmek, yorumlamak ancak bu modlarda daha sağlıklı olacaktır.

Zamanlama ve etüt, mimari çekim öncesi mimari yapının özelliklerini, detaylarını, konumunu, tarihini, öyküsünü, coğrafyasını, kültürünü mutlaka etüt etmeniz önerilir. Yine yapının daha önceden çekilmiş fotoğrafları ve videoları da işinizi kolaylaştıracaktır. Artık mobil yazılımlar sayesinde mimari yapıların konumunu belirterek her mevsimdeki ışık ve güneş koşullarını rahatlıkla öğrenmemiz mümkün. Bu konu hakkındaki bilgiyi ve yazılım örneğini yukarıda “Mavi Zamanlar” başlığı altında verilmiştir. Bu sayede kısa bir ön araştırmayla mimari yapının ışık zenginliği (altın saatler, mavi zamanlar, ayın hareketi, açılar vs.) anlamında detaylarını çıkarmak mümkündür.

Mimarlar büyük bir olasılıkla mimari yapıları tasarlarken maksimum ışık koşullarını, yapının güneş alarak ısınması ve iç mekâna ışık taşınması gibi özellikleri düşünürler. Yine de iç mekânda iyi bir fotoğraf için gün ışığının pencerelerden giriş saatleri, aktif olduğu zaman dilimleri detaylı olarak hesaplanmalıdır. Mimari unsurlar üzerindeki ışık gölge merdivenleri fotoğrafa hacim ve hareket kazandırır. Bir önemli husus da mimarinin önemseyerek çekmeniz gereken bölümlerinin ters ışığa düşmemesidir. Böylelikle detay ve motifler daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu konuyla ilgili örnek verecek olursak, Paris Notre Dame kilisesi kapısı veya Sivas Divriği Ulu Camii Cennet Kapısı, yılın sadece kısa bir zaman diliminde gölgesiz bir ışık dilimine sahip olur. Bu mimari yapıları fotoğraflarken doğru ışık koşullarını ve zaman dilimini seçilmezse çekilen fotoğraflar gölgeli ve detayların karanlık çıkacağı fotoğraflar olacaktır. Mimari yapılar yapılış ve ışıklandırma özelliklerine göre gece de pozlanmalıdır. Kentin ve yapının kendi ışıkları oldukça etkili fotoğraflar ortaya koyacaktır.

Oran ve Orantılama, mimari yapıları fotoğraflarken en çok önemsenmesi gereken teknik birikim de oran ve orantıdır. Yapıların kentin bütünü ve içindeki diğer yapılarla olan orantıları gözetilmeli ve mutlaka fotoğraf içerisinde gösterilmelidir. Bunun için panoramik açılar, geniş kent görünümleri yapıyla birlikte fotoğraflanmalıdır. Yapı yanındaki bir ağaç, bir elektrik direği veya insan unsuru yapının oranları, görkemi hakkında bize bilgi verecektir. Yine iç mekânda da yaşam unsurlarına yer vermek mekânı daha etkili bir fotoğrafla oranlamamızı sağlayacaktır.

Çekim açıları ve detaylar, mimari yapının ön cepheden ve tam karşıdan fotoğraflanması kadar, sağ ve sol açılardan 45 derecelik fotoğraflarla perspektif de yaratılabilir. Yine çerçeveleme esnasında binanın üst, orta ve alt açıları da değerlendirilmelidir. Mümkün olduğu ölçüde kuşbakışı görünüm de alınmalıdır. Mimari yapı çevresinde mutlaka gezilmeli ve farklı açılar aranmalıdır. Yapının pencere, kapı, kapı kolları, süslemeler, çeşmeler, oda içi döşemeler, yer, tavan ve çatı detayları da oldukça estetik fotoğraflar çekmenizi sağlayacaktır.

Sonuç olarak, Fotoğraf çok yönlü bir uğraşı alanıdır. Bilimsel, sosyal ve belgesel yönlerinin yanı sıra sanatsal özellikler de taşır. İsteyen fotoğrafik malzemeleri kullanarak gerek doğrudan ve gerekse fotoğraf işleme yazılımları ile yaratıcı olarak sanat yapabileceği gibi, isteyen herhangi bir fotoğraf çalışmasına sanatsal içerikler katabilir. Fotoğraf sanatı, herhangi bir görüntünün ışık ve teknik ekipmanlar yardımı ve estetik kaygılarla bir yüzey üzerine kaydedilmesi işidir. Her sanat dalı gibi fotoğrafta da sanatsal düzenlemenin evrensel kuralları geçerlidir. Fotoğraf çekim teknikleri içerisinde yer alan pozlama üçgeni ve yardımcı uygulamalar estetik ve yaratıcı fotoğrafın anahtarıdır. Fotoğraf çekim tekniklerini geliştirmek, makineye olan hâkimiyeti ve bütünleşmeyi desteklediği gibi fark edilebilir fotoğraflar da ortaya koymanızı sağlayacaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.